Zankyou no Terror

Sıcak Sıcak

Zankyou no Terror

Zankyou no Terror

Diğer İsimler: Terror in Tokyo, Terror of Resonance, Terror in Resonance, 残響のテロル

Tür: Aksiyon

Yayımlanma Tarihi: 11.07.2014

Bölüm Sayısı: 11

Yönetmen: Shinichiro Watanabe

Müzikler: Yoko Kanno (Cowboy Bebop, Sakamichi no Apollon, Space Dandy, Wolf’s Rain)

Firma/Stüdyo: MAPPA

Başlıca Seiyuular: Kaito Ishikawa (Arata “Nine” Kokonoe), Soma Saito (Toji “Twelve” Hisami), Atsumi Tanezaki (Lisa Mishima)

Açılış: Trigger – Yuuki Ozaki

Kapanış: Dare ka, Umi wo. (誰か、海を。) – Aimer

 

Uzun zaman sonra nihayet ilk anından itibaren izlerken her şeyi unutup içine girebildiğim, dünya ile bağlantımı kopardığım, bir anının bile boşa harcanmadığı, genel olarak günümüz animelerin aksine sunum konusunda mükemmelliğe erişen bir anime başlangıcı izledim. 23 dakika oldu mu diye bir daha kontrol ediyorum şu an yazıyı yazarken. Evet, olmuş. Saat de yanlış göstermiyordur herhâlde.

Eski animelerden alınan tadı alamamak, günümüzde pek çok eski anime severin ortak bir sorunu. Bir taraftan yapılan animelerin sayısı arttıkça bu hissi yaşatmayacak çok az yapım çıkar oldu ne yazık ki. Zankyou no Terror de duyurulduğu ilk andan itibaren eski anime severlerin genel olarak memnuniyetsizliğini aşabilecek bir eser olarak görülüyordu. Öyle ki bu animenin “modern animelerin kurtuluşu” olacağını iddia edenler bile vardı. Hatta bu konudaki bir görsel de seri henüz başlamadan belki de onun kadar popüler olmayı başarmıştı.

Zankyou no Terror

Peki neydi beklentileri bu kadar yükselten? Madem yukarıda yazılı olan görüşe sahip kişilere göre modern animelerin işi bitmeye başlamış, kurtarılmaya ihtiyacı var, neden Zankyou no Terror “kurtarıcı” olarak görünüyordu? Elbette ilk neden adını anime dünyasına altın harflerle yazdırmayı başarmış yönetmen Shinichiro Watanabe’nin Cowboy Bebop, Samurai Champloo, Sakamichi no Apollon, Space Dandy gibi animelerden sonra tamamen hikâyeye odaklandığı çok ciddi bir yapımı olması. Bu büyük isme ait animelerinin hepsi birbirinden değerli ve sunum konusunda harika işlerın çıkartıldığı yapımlar. Ancak bu animelerin çoğunun ortak özelliklerinden bazıları hikâyenin çoğu zaman episodik olarak yani bölüm bazlı ilerlemesi, komedi ve eğlence unsurları. Görsel ve işitsel olarak da üst düzeydeler. Daima bu kadar iyi bir sunumla anime severlerin karşısına çıkan biri, yapmak istediği her şeyi birebir yapabilen biri; şöyle heyecanlı, gizemli ve yüksek tempolu orijinal bir senaryoya çok ciddi bir şekilde odaklanırsa ne olur? İşte böyle beklentileri doruk noktasına ulaştırır, işte böyle 23 dakika mı oldu diye saate baktırır.

Zankyou no Terror

Shinichiro Watanabe animeleri

Senaryo olarak mümkün olduğunca az detaya gireceğim. Anime serisi ne yazık ki sonradan ikinci sezon falan duyurulmazsa 11 bölüm ve her anının ne kadar iyi işlendiğini okuyarak değil, izleyerek öğrenmeniz gerek. Neyse ki orijinal animenin herhangi bir mangası yok. Bu nedenle spoiler alma ihtimalimiz de düşük. Uyarlama olmayan animelerin de bazı avantajları vardır ve animenin başındaki isim bu konuda en usta isimlerden biri.

Zankyou no Terror

Hızlı bir aksiyon sahnesiyle başlıyor seri. İlk başta akıcı animasyonlar ve yüksek tempo dikkat çekiyor. Tokyo’daki bir nükleer yakıt işleme tesisinden, ne olduğunu tam olarak bilmesek de iyi korunduğu için önemli olduğunu anlayabileceğimiz bir cisim çalınıyor. Olaylar çok hızlı gelişiyor ve hemen anime bu olayın 6 ay sonrasına atıyor kendini. Buz gibi soğuk bakışlara sahip “Nine” kod adlı Arata Kokonoe ve sıcak ve de içten gülümsemesiyle “Twelve” kod adlı Toji Hisami birbirinin zıttı ve birbirlerini tamamlayan karakterler olarak görünüyor ilk başta. Aslında kâğıt üzerinde çok orijinal bir şey değil. Genelde başkalarıyla mesafeli, soğuk tavırlar takınan “cool” görünen kişilerin yanında konuşkan ve daha cana yakın görünen kişiler olur. Olur ki diyaloglar olsun, ilginç konuşmalar yaşansın ve karakterlerin geçmişini ve iç yaşantılarını daha iyi görebilelim. Zira Arata Kokonoe gerek görmedikçe muhabbete girecek bir tip olarak gözükmüyor. Kim bilir, belki yanında tamamen zıt gözüken karakterde birinin olması hoşuna gidiyordur. Twelve ise ortağından daha çok memnun gibi.

Zankyou no Terror

Başlangıçtaki ana karakter kadrosunu tamamlamak için bu iki karakterin yanına mutlaka bir de kız lazım. O kız görevini üstlenen Lisa Mishima ile Nine ve Twelve’in tanışmaları biraz ilginç bir şekilde gerçekleşiyor. Kısa bir süre sonra, – yine zevkinizi kaçırmamak için fazla detaylarını vermeyeceğim – bir bombalı saldırı sonucu Nine ve Twelve, çok kritik bir anda Lisa’ya iki seçenek sunuyor. Öyle bir an ki kızın sadece iki seçeneği var: Orada olduğu yerde ölmek ya da onların suç ortağı olmak. İşin en güzel taraflarından biri animede hiçbir şey yapmacık veya zorlama görünmüyor.

Serinin ana karakterleri oldukça gizemli, geçmişlerinde önemli şeyler yaşamışlar. Bunların önümüzdeki bölümlerde güzel bir şekilde anlatılacağını düşünüyorum. Açıkçası 11 bölüm çok kısa görünüyor ancak ilk bölümden bir saniyesini bile boşa harcamayan bir anime serisi olarak gözüküyor. Belki de 11 bölüme en çok şey sığdırılan anime serilerinden olacaktır.

Zankyou no Terror

Tek bir kelime için ayrı bir paragraf açmak zorunda hissettim kendimi. O kelime de “atmosfer”. Zankyou no Terror denilince ilk akla gelen kelime bence kesinlikle bu. Gerçekten bu atmosferi yakalayabilen anime sayısı çok az. İçine kapılıp kaybolabilirsiniz. Eğer bu atmosfer baştan sona korunur ise, merak uyandıran senaryosu ustaca işlenmeye devam ederse animenin bir klasik olması işten bile değil.

Atmosfer, animasyon, gizemli karakterler, senaryo, sunum, Yoko Kanno’nun müzikleri… Hiçbir açıdan olumsuz bir eleştiri yapamıyorum. Elbette henüz kesin konuşmak için çok erken. Modern animelerin kurtarıcısı olur mu ya da modern animelerin kurtarılmaya gerçekten ihtiyacı var mı, “modern animeler” denilen şey tek bir seriyle mi kurtarılacak ya da çok mu abartılıyor? Bunlar tartışılır. Ancak şu kesin ki şimdiden yılın animesi seçilebilecek en güçlü adaylardan biri Zankyou no Terror. Hemen hemen her kesime hitap edebileceğinden ötürü de bu atmosferin içerisinde kendinizi unutmaya davet ediyorum sizleri.

Hızlıca Paylaş!