Vanitas no Carte: The Case Study of Vanitas
Vanitas no Carte: The Case Study of Vanitas 1. Sezon İnceleme
Tür: Fantazi, Steampunk, Doğaüstü
Magazin: Monthly Gangan Joker
Stüdyo: Bones
Müzik: Yuki Kajiura
Yazar: Mochizuki Jun
Çıkış Tarihi: 3 Temmuz 2021
Bitiş Tarihi: 18 Eylül 2021
Bölüm sayısı: 12
Bones stüdyodan 2021 yılında aynı adlı mangasından uyarlanan Vanitas no Carte’nin büyülü dünyasına gelin hep birlikte girelim. Öncelikle itiraf etmeliyim ki, bu seriyi ilk gördüğümde “ahan da çerezlik bir seri, boş zamanımda izlerim.” diye içimden geçirmiştim ancak izledikçe kendimi “acaba bir sonraki bölümde neler olacak, olayları nasıl bağlayacaklar, kim kimi sevecek?” derken buldum. Bakın içimden ne demişim “kim kimi sevecek?” demişim, yani işte asıl odağımız belli aslında çok da konuyu anlatmaya gerek yok da işte, işimizi de yapalım öte yandan. Şaka bir yana (aslında şair burada “her şakanın altında bir gerçek yatar” mantığıyla hareket ediyor ama neyyyseee) aslında konusu merak uyandırmıyor da değil. Ancak Vanitas no Carte’nin bana göre tek ilgi çekici yanı, sadece konusu değil, sahip olduğu başrol karakteri. Japonların da deyimi ile tam bir “mazoşistoo” karakter olan Vanitas, tüm vampirleri kurtaracağına dair yemin etmiş ancak bunu yaparken de sadece kendi yöntemlerini kullanacağını söyleyen bir doktordur.
Doktor olduğuna sadece Kadir’in inandığı Vanitas, Şarlatan lakaplı bir vampirin ele geçirdiği ruhları, elinde tuttuğu kitap vasıtasıyla iyileştirmektedir. Peki iyi söylüyorsun, hoş söylüyorsun da, “kim bu Vanitas?”, “kitabı tam olarak ne işe yarıyor?” şeklinde, haklı sorular sorabilirsiniz ancak ne yalan söyleyeyim ben de bilmiyorum bu soruların cevabını. Belki konusuna değinirsem, bir şey üretebiliriz gibi gibi.
Neymiş o zaman konusu, anlat biz de bilelim!
Efendim evvel zaman için kalbur saman içinde, bir zamanlar, kendi türü tarafından nefret edilen Vanitas adında bir vampir yaşarmış. Diğer vampirler Kızıl Ay’da doğarken, çıkıntılık bu ya, Vanitas ise uğursuzluk olduğuna inanılan Mavi Ay’da doğmuş. Sen misin Mavi Ay’da doğan deyip, onu sürgüne yollamışlar. Ormanda tek başına, başına gelen tüm kötülüklerle mücadele veren Vanitas, en sonunda dayanamayıp siyasete atılmaya ve bu topraklara adaleti tekrar getirmeye… şaka şaka öyle şey olur mu tabi ki intikam almaya yemin etmiş. Hatta birebir “Ey bana zulmeden aptal vampirler, bu kitap açıldığı anda ölümden beter bir lanet sizi bekliyor olacak!” şeklinde beyanı da mevcut. Ahan da kanıtı;
Vanitas’ın ardında bıraktığı bu özel kitapta, vampirlerin gerçek adlarının tılsımını bozan bir lanet varmış ve bu kitabı her elinde tutuyorsa, onun gözlerinde de tıpkı kendisinde olduğu gibi mavi ışıklar olacağından ve çok geçmeden tüm vampirlerin sonunu getireceğinden bahsetmiştir. Aramızda kalsın ama yemin ediyorum bu Vanitas kadındır, Allah bilir. Yok efendim, bu kitabı açanın gözleri kendi gibi maviymiş de, dua edin kitap açılmasınmış da, ölümden beter olurmuşuz da , falan da filan da. Bana sorarsanız ancak bir kadın bu kadar detaylı intikam alabilir. Bir de farkındaysanız öldürmüyor, ölümden beter hale getiriyor, bırakmıyor yani. Zaten seride de pek detay verilmiyor. Ortaya karışık bir şeyler ortaya atıyorlar. Belki ikinci sezonunda daha detaylı görebiliriz.
Serimiz, Vanitas’ın prologundan sonra, Noe adlı tatlı mı tatlı, meraklı bir vampirin Vanitas’ın kitabına sahip olmak için Paris’e giden uçan bir gemiye binmesi ile başlıyor.
Hocasının mektubunda belirttiği “kitabın asıl amacını çözmeni istiyorum.” sözleri üzerine kitabın peşine düşen Noe, gemide tanıştığı Amelia adlı, sonrasında da şarlatan tarafından ele geçirildiğini öğrendiğimiz bir vampirin Noe’ye saldırması ile devam ediyor. Sonrasında ise, asıl adını bilmediğimiz ancak kendisini Vanitas’ın varisi olarak tanıtan baş kahramanımız geliyor ve sevgili Noe’mizi, Vanitas’ın Lanetli Kitabıyla kurtarıyor. Aslında Noe’i değil, Amelia’yı ona ismini tekrar bahşederek kurtarıyor. Bu olaydan sonra, fikri tamamıyla değişen Noe, Vanitas’ın peşinden giderek neleri değiştireceğine tanık olmak istiyor. Böylece serinin ilk bölümü bitmiş oluyor.
Hatırlarsak, ilk bölümde Vanitas’ın proloğunda, kitap için, vampirlerin gerçek adlarının tılsımını bozan bir lanet olduğundan bahsediliyor ancak baş kahramanımız bu laneti tersine çevirerek yani gerçek adını kişiye vererek o kişiyi kurtarıyor. Tabi bugüne kadar kitaptan sürekli korkulduğu için, kimse kitabı inceleme zahmetine bile girmemiş. Peşinde olan kişiler mevcut ancak onlarda genelde güç peşinde olmuşlar.
Noe gibi geçmişinde kayıplar yaşamış bir vampir için, Vanitas’ın kitabı aslında bir nevi şifa. Bir de kendisi çok saf ve aşırı iyimser biri. Sevmemek mümkün değil neredeyse. İlk defa keşfettiği her olaya, yere, duyguya verdiği masum tepkileri gördükçe, sarılasınız geliyor. Öyle şugır bir şey.
Peki Vanitas no Carte’nin ilk sezonu nasıldı?
Genel olarak seriyi beğendiğimi söyleyebilirim. Özellikle, hafif kafadan kontak çakma Vanitas’ın Jeanne’yi görür görmez aşık olması ve öpmesi, her ne kadar aşağılayıcı olsa da, beklenmedik olduğu için komik gelmişti. Ancak sonrasında yaptığı klasik kendine güvensiz erkek profili “eeeehh yeter ula” dedirtmedi değil. Yani nasıl desem, “aşık olduğum kadını manipüle ederek kendime bağlarım, köşe başlarında ağlar bana acımasını sağlarım çünkü geçmişim acı ve kederle dolu. Arada aşk kırıntıları gösteririm ki tamamen benden kopmasın. Gerekirse kolundan çeker, duvara yaslarım… “gibi gibi Kötü Çocuk: Meriç temalı hareketler hiç hoş değil. Sadece japon kızlarımız için söylemiyorum, yeni neslin çoğu bu tarz davranışları doğru kabul ediyor, o biraz sıkıcı. Buradan tüm Kötü Çocuk: Meriç temalı hareketleri hoş bulan genç kızlarımıza ve tüm Kötü Çocuk: Meriç temalı hareketleri örnek alan erkeklerimize sesleniyorum; ne bu durumu hoş bulun ne de örnek alın. Çünkü koşulsuz sevgi bu şekilde gösterilmez. Bakın ne diyorum sevgili okur arkadaşlarım; koşulsuz sevgi. Yani sevginin bir koşulu olmadığından bahsediyorum. Umarım bu seslenişim az da olsa farkındalık yaratmıştır deyip, Vanitas’ın siyasete girişi gibi hemen çıkıyorum.
Bones stüdyonun çizimlerini de beğendim açıkçası. Konunun işleyişi de öyle ne uzun ne kısa, kararında yapılmış. Yani bölümleri izlerken, ortasında bir yerde durdurup “öff daha ne kadar var.” demedim. Mesela aynı cümleyi Jojo: Stardust Crusaders için gram kurmamıştım. Dakika bile tuttum, yeri geldi gözlerim kanadı yeri geldi baş kahramana kızdım (sövdüm) ancak yılmadım bitirdim demeyi çok isterdim ancak yarım bıraktım. Yok anacım gitmiyor. Umarım bir gün, o sezon finali yazısını görürüm diye kendime iyi temennilerde bulunarak arkamda Slam Dunk: Sakuragi Hanamichi reddediliş müziği ile birlikte yavaşça yürüyorum.
Tahmin ettiğin bir şey var mı?
Açıkçası ilk sezonda pek bir şey açıklanmıyor. Biraz baş kahramanımızın geçmişine değiniliyor, biraz Noe’mizin ancak tam olarak kim ve neyi temsil ettiklerini bilmiyoruz. Kafamda bir iki bir şey var tabi (bence şarlatan Vanitas’ın kendisi, tabi ama yine de siz bilirsiniz) ancak ne olursa olsun ikinci sezonun da keyifli olacağından şüphem yok. He bu arada çakma Vanitas ile Jeanne olur yolun sonunda demedi demeyin. Noe ile shipleyenleri de gördüm ancak sizleri temin ederim ki bu şahin bakışlarım bugüne kadar hiçbir çifti kaçırmadı. Bilinçaltı çalışmamı da aşağıda iletiyorum. Hadi kaçtım ben. Sevgiyle kalın.
Yazara ulaşabileceğin mecralar: