The Last Guardian İnceleme
The Last Guardian PS4 İnceleme
Tür: Macera
Çıkış Tarihi: 07.12.2016
Yapımcı: genDESIGN, SIE Japan Studio
Yayıncı: Sony Interactive Entertainment
Diğer Platformlar: Yok
2016’nın sonları oyun dünyası açısından enteresan bir dönem oldu. Önce Final Fantasy XV hemen ardından The Last Guardian (Son Muhafız) 10 yıldır beklenen ve platform değiştiren oyunlar olarak arka arkaya piyasaya çıkıverdiler. The Last Guardian da ilk olarak PS3 için duyurulmuştu. Bir ara uzun bir sessizliğe büründü. Zaman zaman ümidi kesenler de olmuştur. Ancak neyse ki yıllardır beklediğimiz oyun sonunda piyasada.
The Last Guardian’ı bu kadar beklememizin asıl nedeni elbette PS2’nin unutulmaz klasiklerinden ICO ve Shadow of the Colossus‘un ruhani devamı olarak görülmesiydi. Onların be kadar özgün, ne kadar muhteşem oyunlar olduklarını burada uzun uzun anlatsam The Last Guardian’a geçene kadar roman yazmış olurum. Dolayısıyla çok büyük beklentilerle karşımıza çıkıverdi The Last Guardian.
“Rüyamda, uçuyordum. Karanlığın içerisinden… Uyandığımda garip bir mağaradaydım. Bir irkilmeyle fark ettim ki yalnız değildim. İnsan yiyen canavar yanımda yatıyordu… “Trico” Bunun nasıl, neden veya ne zaman olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu… Fakat vücudum garip işaretlerle kaplıydı.”
Tam olarak bu şekilde başlıyor oyunumuz. Hemen yazının başında Türkçe altyazıda emeği geçen herkese ve Sony’e teşekkür etmek gerek. Gerçekten oldukça güzel iş çıkartılmış. Oyunda yine kendi oyun dünyasına özgü bir dil kullanılıyor. Dolayısıyla seslendirme için bir dil seçeneği yok. Ancak ilk kez hikayeyi bu kadar net anlattığına şahit oluyoruz oyun ekibinin. Hatta hikaye dışında karakterimizin o anki duygu ve düşüncelerini “şöyle hissetmiştim” şeklinde masal gibi anlatıyor sık sık. Bu durum oyuna oldukça farklı bir hava katmış. Artık her şeyi oyuncunun anlaması veya araştırıp öğrenmesi beklenmiyor yeni oyunda. Hatta bir yerde takılıp kalırsanız bu şekilde yardım dahi alabiliyorsunuz.
Oyunun hemen başında karşılaştığınız Trico; ICO’da Yorda, Shadow of the Colosssus’ta Agro gibi gibi güçlü bir bağ kurabileceğiniz sevimli ve değişik bir yaratık. “Değişik” derken sadece görüntüsünden bahsetmiyorum. Davranışları yani yapay zekası da oldukça değişik. Yapay zeka konusunda şimdiye kadar yapılan en ilginç oyunlardan biri olmuş The Last Guardian.
Başlarda Trico’nun hareketlerine pek anlam veremiyorsunuz ancak oyunda ilerledikçe çocuk ile Trico arasında güçlü bir bağ oluşmaya başlıyor. Bu bağ sayesinde Trico biraz daha insan gibi hareket etmeye, laf dinlemeye başlıyor. Ona çeşitli komutlar verebiliyorsunuz. İlerlemek için sık sık birlikte hareket etmek gerekiyor. Bunu yaparken yapımcılar gerçekten doğal davranan bir hayvanmış gibi yapmak istemişler. Bunu o kadar iyi başarmışlar ki bazen sinir olabiliyorsunuz bile. Nasıl mı? Laftan anlayan bir köpeği düşünün. Her ne kadar laftan anlasa da her zaman istediğiniz gibi hareket etmez. Dediğiniz her şeyi yapmaz ve kendince başka şeylerle ilgilenebilir. Trico da tam olarak bu şekilde davranıyor; oldukça gerçekçi. Ancak bir bulmaca çözecekken veya çıkış yolunu ararken verdiğiniz komuta rağmen oraya gitmiyor ya da uzun süre dolanıp zar zor gidebiliyor. Zaman zaman “Acaba yanlış mı yapıyorum ben?” diye düşünmenize sebep olabilir bu durum fakat sona bir bakıyorsunuz ki sadece “cilve” yapıyormuş Trico. Yaratığa ruh katmayı gerçekten başarmışlar ama sırf bu yüzden zaman zaman oyunun ilerleyişi oldukça yavaşlayabiliyor.
Trico’nun yol bulma konusunda pek akıllı olduğu söylenemez. Kafayı çalıştırması gereken çocuk oluyor yani biz. O yüzden bulunduğumuz mekanı iyice incelemeli, doğru yolu belirlemeli ve Trico’nun hareketlerini de hesaba katmalıyız. Ayrıca güvenliğimiz açısından ondan fazla uzakta kalmamalıyız. Karşılaştığı tehlikelere karşı çocuk savunmasız sonuçta. Trico’nun çocuğu koruması da ikili arasındaki bağları kuvvetlendiren güzel bir özellik. Bir de Trico’yu sevme özelliği var, onu okşayabiliyorsunuz. Bazı noktalarda uygulanması gereken bu özellik de çok iyi yansıtılmış ve oyuncuya sevgiyi hissettirebilmesi harika. İlerlemek için gerekmediği zamanlarda da sevmek isteyebilirsiniz Trico’yu.
Ekibin yapmış olduğu oyun mimarisi yine göz kamaştırıyor. Tasarımlar, mekanlar her zamanki gibi çok etkileyici. Bazı mekanları önceki oyunlardaki bazı yerlere benzetmeniz doğal olacaktır. Zaten bu oyunların en güzel özelliklerinden biri de bu benzersiz atmosferi. PS4’ün gücüyle (hatta PS4 Pro’nun gücüyle) özellikle açık mekanlar çok daha büyüleyici görünüyor. Açık havaya ilk çıktığınız bir anda gözünüzü alıştırmaya çalıştığınız o ışık, bitkilerin rüzgarla dansı insanı büyülemeye yetiyor. Yeri geldiğinde başlayan müzikler de atmosferin güzelliğini bütünleştiriyor.
Bu güzel yapımın güzel olmayan nadir yönlendiren biri ise kamera. Bazı mekanlarda bazı açılarda kendi karakterimizi bile göremiyoruz. Birçok yerde kamerayı istenen açıya getirmek pek kolay değil. Kamerayı düzeltmek yerine karakterimizin yerini değiştirmek gerekebiliyor ama ben oraya gitmek istemiyorum ki! Genelde yolu bulup oradan devam ediyoruz. Belki araştırmayı seven oyuncular için bazı mekanlara biraz gizli şeyler ekleyebilirlermiş. Bunun dışında pek eksi olarak sayılmaz ama yapısı gereği yeniden oynanabilirliği biraz düşük oyunumuzun. Shadow of the Colossus’un Time Attack modunda yeni eşyalar alabilmek için bitirdikten sonra da az uğraşmamıştım ancak bu oyunun yapısı tamamen farklı.
The Last Guardian kısaca oldukça kaliteli bir oyun. ICO ve Shadow of the Colossus’u sevdiyseniz ya da oynamasanız bile bu oyunlar ilginizi çekmeyi başardıysa alabilirsiniz. Bu oyunları ille de oynamış olmanız şart değil. Sadece Trico ile olan bağ ve yaşattığı güzel hisler için bile oynanır. Öte yandan oyunun şanssızlığı mı desem, kaderi mi desem, artık bilemiyorum, hem 10 yıldır beklentilerin dağ olması hem de inanılmaz bir oyun olan Shadow of the Colossus’tan çok daha iyisini bekleyenlerin olması sebebiyle herkesin tüm beklentilerini karşılayamayabilir. The Last Guardian bende de Shadow of the Colossus kadar derin bir etki yaratmadı ama baştan sona çok güzel duygular hissettirdi. Bu güzel duyguları hissetmemizi sağlayan ve uzun yıllardır The Last Guardian için uğraşan yapımcılara teşekkürler! Umarım bir sonraki oyunları için de 10 yıl beklemeyiz.