Shingeki no Kyojin 76 İncelemesi
Shingeki no Kyojin 76. Bölüm İncelemesi
Geçtiğimiz bölümle şaheser yaratan Hajime Isayama, yeni yıldan önceki son bölümü Shingeki no Kyojin 76 ile karşımızda!
75. bölümün ne kadar başarılı olduğunu incelememizde bahsetmiştik. Geçen bölümün başarısından sonra 76. bölümü elime büyük bir heyecanla aldım ve okumaya başladım.
Bir önceki bölümde saldırıya geçen Beast Titan, Survey Corps.’u köşeye sıkıştırmıştı. Basit ama etkili bir taktik karşısında manevra yapmaya zorlanan ekibimizin vereceği reaksiyonu görmek açısında Shingeki no Kyojin 76 büyük önem taşıyor.
Yeni bölümümüz de bu düşüncelerimizi haklı çıkartırcasına başlıyor ve çaylakların atları savaştan uzaklaştırmasını görüyoruz. Çaylakların yüzündeki panik ifadesini net bir şekilde görebilmemizin yanında Survey Corps.’un 3-4 metrelik titanlar karşısında bile zorlandığına tanık oluyoruz. Kurtarıcımız ise Levi oluyor. Burada benim dikkatimi çeken nokta Levi‘ın küçümser tavrından çok nefes nefese kalması oldu. Bir sonraki bölümde bunun açıklamasını göreceğiz diye düşünüyorum.
Shingeki no Kyojin 76′da gerçekten çok önemli diyebileceğim birkaç olay vardı. Bunlardan ilki ve en önemlisi Erwin‘in yaşadığı içsel buhran.
Geçmişe dönen ve yaşadıklarını düşünen Erwin, belki de yıllar sonra ilk defa kendine karşı dürüst oluyor. Training Corps.‘tayken ideallerinden ve hayallerinden bahseden bir Erwin varken, Survey Corps.’a girdikten sonra değiştiğini itiraf etmesi güzel bir andı. Erwin‘deki bu değişimin ve karakterinde meydana gelen farklılığın savaşın gidişatına direkt etki edeceğine inanmaya başladım okudukça.
Erwin, çok net bir noktayı bizlere sundu aslında. Herkes insanlık ve insanlığın geleceği için savaşırken, kendisinin bencilce sebepler için savaştığını, yani sadece ve sadece kendisi için savaştığını söyledi. Aslında bunu söyleyerek insanoğlunun bencilliğini bir kez daha bizim gözümüze soktu.
Erwin’in ruhsal değişimine tanıklık ediyoruz.
Erwin, kendi hayatını her şeyden üstte tuttu ve bu yolda ilerledi.
Gerçekçi ve acı verici kişisel itiraflarına devam ettikçe Erwin, kendi bencilce savaşının aksine tüm arkadaşlarına, askerlerine ve yoldaşlarına söylediği ilham verici ve motive edici konuşmalarının doğru olmadığını ve herkesi kandırdığını açıkça söylemiş oldu. Bu yolda ilerlerken sayısız insanın öldüğünü ve cesetlerden oluşmuş bir dağ üzerinde olduğunu düşünmesi ve Isayama-sensei’nin çizimi gerçekten şaheser niteliğindeydi. Özellikle, bu ceset yığınının en üstünde Mike‘ın olması gerçekten harika bir detay oldu.
Erwin ve ceset dağı.
Benim burada dikkatimi çeken nokta Erwin‘in hiç pişmanlık hissetmemesi oldu.
Bir yandan Erwin içsel bir değişim yaşarken, diğer yanda Eren ve Reiner arasındaki fiziksel mücadele devam ediyordu. Annie‘nin taktiğine benzer bir yol izleyen ve yumruklarını sertleştirebilen Eren, Reiner karşısında üstünlük kuruyor. Sadece saf güce güvenen Reiner karşısında Eren tekniğinin yanında bu yeni yeteneği ile başarılı bir şekilde savaşını sürdürüyor. Bunu da Reiner‘in suratına indirdiği yumruklarla net bir şekilde görebiliyoruz. Reiner‘ın yüzündeki zırhı kırılmış görünüyor. Ne olursa olsun ayrıca, Reiner hala daha çok güçlü bir düşman. Ayrıca belirtmem gerekir ki , Isayama-sensei Eren ve Reiner arasındaki dövüşü anlatan panellerde harika iş çıkarmış. Her hareket, her hamle fazlasıyla gerçekçi ve net bir şekilde bizlere sunulmuş. Gerek yumruklar, gerek yerde yapıkları dövüş ve kitleme hareketleri fazlasıyla başarılı bir şekilde anlatılmış.
Eren‘i ele geçiremeyeceğini anlayan Reiner, tam farklı bir şeyden bahsedecekken düşüncesi Hange-san ve ekibinin saldırısıyla yarıda kesiliyor. Geçtiğimiz bölümde gördüğümüz mızrakları bu sefer nasıl uygulandığın tanık oluyoruz. Eğitim sırasında Lightning Spear‘ın (yıldırım mızrağı) nasıl olduğunu geri dönüşlerle gördükten sonra daha sonra tekrar günümüze geri dönerek Reiner üzerinde kullanılmasına tanık oluyoruz. Yeni silahtan habersiz olan Reiner‘ın aşırı özgüvenini de belirtmeden edemedim. (Sanırım Reiner‘ı hiç sevmiyorum ya.) İlk olarak Reiner‘ın gözlerine mızraklarını fırlatan Hange ve Mikasa, görevlerini başarıyla tamamlıyor ve mızrakların gözünde patlamasıyla Reiner kör oluyor! Ayrıca, Lightning Spear‘ların kullanılmasının ne kadar zor ve riskli olduğunu da öğreniyoruz. Detaylı bir şekilde açıklamalar yapan Isayama-sensei başarılı bir panel dizisini bizlere sunuyor. Amacına ulaşan ilk hücumdan sonra ekibin geri kalanı bu sefer Reiner‘ın ensesine saldırıyor ve o bölgedeki zırhı kırmayı başarıyorlar! Üçüncü saldırı ise Reiner‘ı öldürmek için yapılıyor ve zırhtan arındırılmış bölgeye tüm güçleriyle saldırıyorlar. Bir an duraksayan ekibimiz yine de kararlılığını koruyabiliyor. Düşünmemiz gereken burada, düşman olsalar bile eğitim sırasında Jean, Eren, Mikasa ve diğerlerinin Reiner ile gayet samimi olmaları ve bu durumun ister istemez bir duraksama yarattığını düşünüyorum. Aslında sayede net bir mesaj veriliyor. İnsanlığı kurtarmak için gerektiğinde sadece titan değil insan da öldürebileceklerini göstermiş oldular, bu kişi eski arkadaşları bile olsa.
Lightning Spear’lar başarıyla Reiner’ı kör etti!
Her ne kadar Reiner‘ın ölmesini gerçekten istesem de en azından önümüzdeki bölümde öleceğini düşünmüyorum. Aklıma birkaç olasılık geliyor. Bunlardan (en mümkün olanları diye düşündüm kendimce) ilki Reiner’ın saldırı sonucu gerçekten ölmesi ama ölmeden önce geçmişe döneceğimiz ve hikayedeki bazı boşlukların doldurulabileceği oldu. Diğer bir olasılık da, Eren‘i yakalayamayacağını anladıktan sonra başka bir yöntem deneyeceğini ima eden Reiner‘ın son çare olarak buna sarılacağını ama sonunda yine Reiner ölecek diye düşünüyorum. Zaten bir kere ölümden kurtulan Reiner‘ın ikinci defa kurtulması hikaye üzerinde kötü bir etki bırakacaktır. Son bir olasılık da ölmeyen Reiner‘ın gizli silahını kullanmasına karşılık ekibimizden yeni birinin titan gücüyle karşılık vermesi olabilir. Belirtmeden geçemeyeceğim; Ymir ve Bertholdt hala daha ortalarda yok. Savaşın gidişatına net bir şekilde etki edecekleri bir noktaya ulaştığımıza inanıyorum.
Shingeki no Kyojin 76, bir önceki bölümün başarısını sürdürebilmiş. Gerek panel kalitesi gerekse de hem ruhsal hem de fiziksel olarak karakterleri ve hikayeyi çok başarılı bir şekilde okuyucuya yansıtmış. Isayama-sensei kalitesini hikaye anlatımının yanında panellerdeki detaylı ve etkileyici çizimlerinde de okuyucusuna gösterebilmiş. Son üç bölümdür gayet iyi bir şekilde ilerleyen Shingeki no Kyojin, yeni yıla girmeden önce 2015’in son bölümünü başarıyla severlerinin karşısına getirebilmiş.