Overlord
Sıcak Sıcak
Overlord
İsim: Over Lord, オーバーロード
Tür: Aksiyon, Fantastik
Yayınlanma Tarihi: 07.07.2015
Bölüm Sayısı: 13
Orijinal Eser: Kugane Maruyama (Hikaye), so-bin (Çizim)
Yönetmen: Naoyuki Itou
Senarist: Yukie Sugiwara
Başlıca Seiyuular: Satoshi Hino (Momonga), Yumi Hara (Albedo),Emiri Katou (Aura Bella Fiore), Yumi Uchiyama (Mare Bello Fiore), Sumire Uesaka (Shalltear Bloodfallen), Kenta Miyake (Cocytus), Manami Numakura (Narberal Gamma), Masayuki Katou (Demiurge), Sebas Tian (Shigeru Chiba)
Firma/Stüdyo: Madhouse
Açılış: Clattanoia – O×T (Masayoshi Oishi × Tom-H@ck)
Kapanış: L.L.L. – MYTH&ROID
Ve baş karakterimiz nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde bir oyunun içinde kapana kısılır.
Şimdi itiraf edelim. Aslında çoğumuz bu konsepte bir şekilde alıştık; daha doğrusu önümüze her sezon çıkan serileri izledikten sonra ister istemez tanıdık evrenleri görüyor, çeşitli yönlerden birbirini anımsatan karakterleri ve olay dizilerini birbiriyle bağdaştırıyor ve sonuç olarak bu animeleri birbirleriyle karşılaştırmadan edemiyoruz. Kafanızda şimdiden birkaç animeyi listelediğinizi tahmin edebiliyorum. Sondan başa göz attığımızda ikinci sezonununu geçtiğimiz mart ayında noktalayan Log Horizon olsun, ilk yayımlandığı dönem büyük bir hayran kitlesini peşinden sürükleyen Swort Art Online olsun, ya da biraz daha eskiye gittiğimizde görebileceğimiz .hack yapımları olsun oynadığımız oyunların evrenine hapsolma temasından kaçamıyoruz biz. Her ne kadar bu temanın büyük bir hayranı olmasam da kendi adıma şu ana kadar bu durumdan kaçmaya çalıştığımı söyleyemeyeceğim. Sword Art Online’dan sonra animeye uyarlanan Log Horizon’u ilk duyduğumda bir şeylerin tekrar edilmesinden ne kadar hoşlanmadığımı kendime hatırlatmıştım ama sonradan gördüm ki, Log Horizon’un SAO’ya benzer olduğunu ancak seriyi gözlerim ve kulaklarım kapalı izlersem söylemem mümkün. Bana kalırsa bu noktada önemli olan ortak noktaların ne kadar fazla olduğu değil bu ortak noktalar kullanılarak ortaya farklı bir şey koyulup koyulmadığı. SAO ve .hack’te izlediğimiz oyunda hapsolma ögesinin Log Horizon’da daha çok oyunun gerçek hayata dönmesi olarak seyretmesi gibi mesela. Peki bir anime izleyicisine her zaman daha yeni daha farklı bir şey göstermek yükümlülüğü taşıyor mu? Taşımıyor demek imkansız ama bazen bu yükümlüğün altında ezilen zorlama bir kurguyla karşı karşıya kalma korkusunu taşıyorum ben de açıkcası. Peki Overlord’un yayımlanan ilk bölümü ardından bu konu üzerine neler söyleyebiliriz?
Overlord serisinin geçtiği zaman dilimine varmak için önce gelecekte birazcık ileri gitmemiz gerekiyor. 2126 yılında çıkış yapmış ve zaman içinde diğer tüm DMMO-RPG’ler arasında en tepeye oturmuş Yggdrasil isimli oyunun on iki yılın ardından miladını dolduracağı o gecede, Ainz Ooal Gown loncasının lideri Momonga’yı yani görkemli kıyafetlere bürünmüş bir iskelet görünümüne sahip başkarakterimizi, iki yıldır oyuna uğramayan lonca üyelerinden Herohero ile lonca üssü Nazarick Chika Dai Funbo’daki yuvalak masanın etrafında konuşurken buluyoruz. Sunucuların kapatılacağı son ana kadar oyunda kalacağını söyleyen en yüksek seviyedeki Momonga, Herohero’nun çevrimdışı oluşundan sonra geçmişe dalıp gidiyor ister istemez. Bu yola birlikte baş koyan kırk bir üyesiyle ünlü lonca Ainz Oal Gown’dan geriye sadece dört üye kalışını ve herkesin hep birlikte ortaya koydukları bunca şeyden nasıl bu kadar kolay vazgeçtiğini sorgulayan yalnız lider Momonga, ihanete uğramış gibi hissediyor doğal olarak. İçten içe ise bunun doğru olmadığını kendisine itiraf ediyor. Ayrıca üye olmak için insan görüntüsüne sahip olmayan bir avatarın ve toplumun çalışan bir üyesi olmanın şart olduğu Ainz Ooal Gown’da, hayallerini gerçekleştirmiş insanların bile bulunduğunu düşündüğünde; kimsenin gerçek yaşamı oyuna tercih etmesini şaşırtıcı bulmuyor.
Oyunun son dakikalarına geldiğinde taht odasına doğru yola çıkan Momonga, karşılaştığı NPC’lerle birlikte geniş salona varıyor. Burada karşılaştığı loncanın en güçlü NPC’si güzel Albedo’nun karakter ayarlarında “Momonga’ya büyük bir aşk besler.” şeklinde bir değişiklik yapmayı gerekli gören -sonra da bu yaptığından utanan- bir iskeletin olacabileceğindan çok daha fazla moe karakterimiz sabah nasıl 04.00’da uyanacağını düşünürken saatler 00.00’ı gösteriyor. Momonga’nın tahtında tek başına resmedildiği o hüzünlü dakikaların ardından Yggdrasil efsanesi sona eriyor.
Ya da ermiyor.
Momonga sunucunun kapanmadığını fark ettiğinde ve ne olduğunu anlamak için açmaya çalıştığı kontrol paneli ortada belirmeyince şaşırıyor şaşırmasına ama Albedo gibi bir NPC’nin endişeli bir yüz ifadesiyle onunla konuşmaya başlaması bunun bile önüne geçiyor. Standart komutlar kullanmadan da emir verebildiğini, NPC’lerin nabza ve kokuya sahip olduklarını fark eden Momonga pek çok karakterle diyalog kuruyor ve çevresindeki değişiklerin farkına varmaya başlıyor. Tabii seri az biraz fanservice vermeyi de ihmal etmiyor. Özetle Overlord’un ilk bölümünün yarısı, Momonga’nın içinde bulunmaktan ve şekil vermekten hoşlandığı bir dünyayı geride bırakmak zorunda kalmasıyla ilgili hislerini yansıtırken; bölümün kalan yarısında, zaten aşina olduğu bir dünyaya yabancı kalan karakterimizin bu yeni şekil bulmuş Yggdrasil evreninde neler döndüğünü çözmek üzere keşfe çıkışına tanık oluyoruz.
Bu noktada zaten en güçlü oyuncu unvanına sahip bir karakterin tam olarak ne kadar güçlü olduğunu bilmemesi, ya da tüm oyunda ondan başka oyuncunun kalıp kalmadığının açık edilmemesi Overlord’u izlemek istememize sebep olacak tetikleyici unsurlar olabilir. Hikayenin, SAO’da olduğu gibi karakterleri sıkışıp kaldıkları oyundan kurtulmak için mücadele etmeye ya da kayıp vermeye zorlama gibi bir derdi olduğunu zannetmiyorum çünkü Momonga gerçek hayatta ailesi ya da arkadaşları kısacası geri döneceği ya da dönmek uğruna çaba harcayacağı birilerinin yokluğundan da bahsediyor bölüm içinde. Ek olarak Log Horizon’da olduğu gibi Momonga’nın sırtını dayayabileceği, onunla aynı şeyi tecrübe eden oyuncuların olmaması karakterin alışık olduğu lonca mantığından uzak kalacağı gerçeğini doğururken; “gelecekte kurulacak arkadaşlıklar” gibi bir unsurun da kurguda gözetilip gözetilemeyeceğini düşündürüyor. Muhtemelen gerçek hayattaki yüzünü göremeyeceğimiz ve şimdilik kişilik olarak oyundaki başarısıyla tutkusu dışında herhangi bir karakter özelliğini öğrenemediğimiz Momonga’nın ileride nasıl değişeceğini ise ben tahmin edemiyorum açıkcası. Gücünün sınırlarını zorlayan soğuk ve şeytani bir lider mi göreceğiz; yoksa içinde yaşadığı paniği dışarı yansıtmamaya çalışan heyecanlı bir oyuncu mu acaba? Ve hepsinden ötesi aydınlanacak en büyük sır, Momonga’nın oyundan çıkış yapamamasının nedeni olarak karşımıza çıkarken; seri boyunca göreceğimiz çok farklı karakter konuyu en az Momonga’nın kendisi kadar ilginç yapacak gibi.
Evet, elimizdeki bir Madhouse yapımı ki bu anime için bu yazıyı yazmak istememin sebebinin tamamen Madhouse etiketi olduğunu belirtmeliyim. Pek çok animeye animasyonlarıyla seviye atlatan Madhouse’un Overlord’da CGI’ı eksik etmeyerek ortaya koyduğu, zaman zaman akıcılığını kaybeden animasyonları için kusursuz diyemesem de stüdyoyu karakter tasarımı, görüntü yönetmenliği ve öyküyü anlatış tarzı yönlerinden başarılı buldum. Serinin light novellarını okuma fırsatım olmadı ne yazık ki bu yüzden uyarlamanın ne denli yerinde olacağı ve karanlık bir çizgide izleyen serinin içeriğinde yumuşatılma yapılıp yapılmayacağından emin değilim ama bu konuda tecrübeli stüdyonun doğru adımlar izleyerek ne yazık ki sadece 13 bölüm sürecek animeyi bu yaz keyifle izlediğimiz seriler arasına sokacağını umuyorum.
Her ne kadar elektronik bir tınıya sahip olsa da serinin açılış şarkısı Clattanoia’yı animenin temasına uygun buldum. Ancak Madhose’un açılışa eşlik eden animasyonlarda neden bu kadar kolaya kaçtığını sorguladım doğrusu. Kapanış ise güzel karakterimiz Albedo’nun birbirinden hoş görsellerine yer verse de jenerikleride sadece görsel kullanımından hoşlanmayan bir izleyici olarak yine tatmin olamadım ne yazık ki.
Serinin seiyuularına gelirsek, Momonga’yı seslendirdiğinden bölüm içinde daha çok duyma fırsatına sahip olduğumuz tecrübeli seiyuu Satoshi Hito, Momonga’nın iç sesi ve NPC’ler konuşurken kullandığı sesi için kullandığı iki farklı tonla bu seride de iyi iş çıkarmış bence. Listesi pek de uzun olmayan ve Albedo’yu seslendiren Yumi Hara’nın sesi de karaktere yakışmış. Peki Sebas’ın seiyuusunun Chiba Susumu’nun Gintama’nın Gorilla’sı Isao Kondou olduğunu fark edebilen var mıydı?
Overlord’un türünde tek örnek olarak nitelendirmek zor olsa da serinin farklı bir patika izleyeceğini düşünüyorum. Ancak bu durum, ilk paragrafta bahsettiklerimden ötürü benzer temalı animelerle fazlaca kıyaslanmasına engel olmayacaktır. Tek bölüm üzerinden konuşmanın zor olduğu serilerde elimizde ne varsa ona bakıyoruz, haliyle Overlord söz konusu olduğunda bu tarz bir kurgunun eksikliğini çekenler serinin için ilaç gibi geleceğini söyleyebilirim. Sezonun en bomba serisi olur mu? Benim için olmayabilir ama birilerinin Momonga’nın bu yeni evrendeki yeni yaşamını izlemek üzere her hafta sabırsızlanacağından eminim.