New World İnceleme
New World PC İnceleme
Tür: Online açık dünya rol yapma oyunu (MMORPG)
Çıkış Tarihi: 28.09.2021
Geliştiriciler: Amazon Game Studios, Double Helix Games
Yayıncı: Amazon Game Studios, Amazon.com
Platformlar: Microsoft Windows
Amazon Games tarafından geliştirilen ve geçtiğimiz eylül ayında hayatımıza giren, yeni açık dünya MMORPG New World, diğer MMORPG oyunların aksine sınıf seçimlerinin özgür olması ve genel olarak oyunun zor olmasıyla ön plana çıkıyor. Kısa bir hikâye ile giriş yapabileceğiniz New World oyununu oynayabilmek için, öncelikle oyunu Steam gibi platformlardan satın almanız gerekmektedir. Şu an için standard ve exclusive şeklinde iki paketi mevcut. Oyun gerek görsel gerek oynanış gerek kıyafet tasarımları gerekse seçilen renk paletleri açısından Witcher ve Red Dead Redemption havasında olmasına karşın, dövüş kısımlarında tam bir Dark Souls tadında. Zaten zorluğu da buradan geliyor. Oynarken en çok bu noktalarda çıldırıyorsunuz. Sıfır tolerans sıfır tevazu diyebilirim. Genel girişlerimizi de tamamladığımıza göre, içeriğe geçebiliriz.
Oyunu satın aldık ve PC’mizde de 50 GB boş alanı açtıktan sonra artık hazırız. Oyunu ilk açtığımızda kısa bir prolog bizi karşılıyor ve sonrasında da yeni dünyamıza giriş yapıyoruz. Açıkçası bu giriş kısımlarını çok sevdim diyebilirim. Görsel tasarıma benim gibi sizde önem veriyorsanız New World bu konuda sizi yakalamayı başarıyor. Kullanılan renk paletleri gayet başarılı bir şekilde uygulanmış. Özellikle gece görünüm gerçekten mest ediyor diyebilirim. Oyunun giriş kısmı tam bitmeden, ortada bir yerde karakterimizi belirliyoruz. Doğruyu söylemek gerekirse, karakter özelleştirme kısımlarının üzerine çok düşmemişler. Bu beni biraz üzdü çünkü karakter özelleştirme benim herhangi bir oyunda üzerinde durduğum yegâne önemli şeylerden biridir. Yine de bu hayal kırıklığımızı bir kenara atıyor ve yolumuza devam ediyoruz. Karakterimizin tasarımını bitirmeden belirtmek istediğim bir şey daha var; o da diğer MMORPG oyunların aksine New World’de karakterimizin hangi sınıfa mensup olacağını önceden belirlemiyor oluşumuz. Bu kısma acayip bayıldım. Oyunda böyle bir zorunluluk yok ve ne olursanız olun, dilediğiniz zaman istediğiniz sınıfa geçiş yapabiliyorsunuz. “Nasıl yani!” dediğinizi duyar gibiyim. Şaka şaka tabi ki demiyorsunuz :D ama yine de açıklayacağım; oyuna giriş yaptınız, karakterinizi de oluşturdunuz ve mekanikleri öğrenmeniz adına oyun sizi ufak da olsa bir eğitime tâbi tuttu ve başladınız.
Oyunda kullanabileceğiniz toplam silah sayısı 11 ve bu silahları sınıf fark etmeksizin kullanabiliyorsunuz. Her bir silahın kendi içinde bir seviye atlama sistemi var ve silahınız her seviye atladığında bir özelliği açılıyor. Hangi özelliği açmak istediğinizse tamamen size kalmış ve toplam 20 seviyeye kadar silahınızı geliştirebiliyorsunuz.
Ek olarak, karakteriniz her seviye atladığında 3 seviye puanı geliyor. Bu puanları hangi sınıfta uzmanlaşmak istiyorsanız o alanlara dağıtarak aslında bir nevi sınıfınızı belirliyorsunuz. Puanları dağıtmaya başladığınızda, oyun hangi bölümlerin, hangi silahların gücünü arttırdığını da gösteriyor. Oyunla ilgili sevdiğim diğer bir kısmı da bu. Böylece olabilecek herhangi bir kafa karışıklığının da önüne geçilmiş oluyor. Yarattığınız karakter en fazla iki silah taşıyabiliyor. Bu sayede haritada hangi sınıftan olursanız olun avantajınız oluyor. Örneğin, büyücüyseniz hem asa hem kılıç taşıyarak daha güçlü bir şekilde ilerleyebiliyorsunuz. Bu seçimler tamamen size kalmış. Bossların da ne kadar güçlü olduğunu düşünürsek, aslında oyun bunu birazda zorunlu kılıyor diyebiliriz.
Şimdi gelelim bir diğer konu olan istifçilik; aslında istifçilik demeyelim de toplayıcılık diyelim. Gerçi bu konuya girmeden önce, gelin biraz üçlü örgütten yani factionlardan bahsedelim, sonrasında istifçi… ay aman toplayıcılıktan bahsederiz.
Oyuna girdikten belli bir seviye sonra oyun sizden üç adet örgütten birine girmenizi istiyor. Bunun sebebi bu üç örgütün New World’de bölge sınırlarını belirliyor olması. Örgüte dahil olmadan önce harita size tek renk görünürken, seçimi yaptıktan sonra 3 ana renge bölünüyor. Bu renkler sarı, yeşil ve mor. Sarı renk Covenantları, mor Syndicateları, yeşil ise Maraudersları temsil ediyor.
Syndicate (Sendikacılar) örgütünün temel amacı, yasaklanmış bilgiyi, sınırsız kurnazlık ve zekâ ile arayarak yeni bir aydınlanma çağını başlatmak.
Covenant (Kutsalcılar) örgütü ise, düzenin ve adaletin tekrar sağlanması için sapkınların yok edilmesini savunan fanatik bir grup.
Marauderslar (Çapulcular) ise, gücü olan herkesin zenginleşip kâr edebileceği özgür bir ulus kurmaya kararlı, acımasız bir askeri güçtür.
Bu üç örgütten birine katılan oyuncular, birbirleri arasında savaşarak sınırların değişmesine ve tekrar çizilmesine neden olurlar. Böylece oyuncuların aldıkları buff oranlarını da değişmiş olmaktadır. Her factionun yerleştikleri bölge ve aldıkları gizli görevler farklıdır. Aynı şekilde bölgeninde farklılığından dolayı etraftan topladığınız materyallerde farklı olmaktadır. Yaptığınız gizli görevler (faction görevleri) sonucunda, oyun size bulunduğunuz örgüte ait belli bir saygınlık puanı vermektedir. Bu sayede, topladığınız puanlarla örgütünüzün marketinden kendinize silah, zırh, rün gibi eşyalar satın alabilirsiniz. Oyunda bir örgüte dahil olduğunuzda ve sonrasında pişman olduysanız çok da üzülmeyin, çünkü 120 gün sonra tekrar değiştirme şansınız oluyor. Ancak sanmayın ki oyuncular sadece kendi bölgelerinde geziyorlar. Her oyuncu tüm haritayı herhangi bir kısıtlama olmadan gezebilir ve ona göre materyal toplayabilir. Bunun asıl sebebi, oyunda gelişmiş bir crafting sisteminin olması ve her bölgede yetişen ürünlerin aynı olmaması. Ancak bölgelerdeki ürünlerin ve materyallerin farklı olması fikri güzelken; gel gör ki oraya sadece koşarak gidebiliyor olmak, zaman zaman sıkıcı hale gelebiliyor ve evet, “yoksa bu bir Death Stranding Online mı?” diye düşünüyor olabilirsiniz ama değil, oyunda maalesef binek yok. Hal böyle olunca, gitmek istediğiniz noktalara ağlayarak koşuyorsunuz. Amma velakin geliştiriciler bir nebzede olsun halden anlamak adına ufak da olsa bir su damlası atmışlar.
Peki nedir bu su damlası?
Oyunun haritasındaki bölgeler içerisinde, birtakım kasabalar, karakollar ve mabetler mevcut. Siz bir noktaya hızlı gitmek istediğinizde oyun sadece bu noktalar arasında hızlı geçiş yapmanıza izin veriyor. Yani siz, bir kampı yağmalaya gitmek istediğinizde oyun sizi oraya ışınlamak yerine o noktaya yakın bir kasabaya ışınlıyor. Ancak bunu yapmadan önce, sizden o kasabaya daha önce gidip keşfetmenizi ve kayıt yaptırmanızı istiyor. Eğer kaydınız yoksa, yani hiç ziyaret etmediyseniz, maalesef ışınlanamıyorsunuz. İşte su damlası da bu. Ne olursa olsun kafanıza göre ışınlanamıyorsunuz. Yani her halükârda önce bir koşup keşfetmeniz gerekmekte. Ekstra olarak, oyunda ışınlanma yapabilmeniz için oyun içerisinde öldürdüğünüz yaratıklardan azoth (simyacılıkta civa anlamına gelmektedir.) toplamanız gerekmektedir. Azoth miktarı, gitmek istediğiniz bölgenin seviyesine göre değişiklik göstermektedir.
Peki bu kadar kısıtlı ışınlanma varken, görev esnasında öldüğümüzde ne oluyor?
Bu noktada oyun size iki seçenek sunuyor. Ya oyun sizi en yakın kasabaya ışınlayacak ya da eğer göreve girmeden önce yakın bir noktaya kamp kurduysanız oraya ışınlayacak. Kamp kurma sistemi, New World’de oldukça hayat kurtarıcı bir durumda. Bu sayede hem kendi yemeğinizi yapabiliyor hem öldüğünüzde oraya ışınlanabiliyor hem de diğer oyuncuların kampınızdan yararlanmasını sağlayabiliyorsunuz. Öte yandan, haritanın neresinde olursanız olun, ışınlanmak istediğinizde, oyun sizi öncesinde hangi kasabaya kayıt yaptırdıysanız oraya, azoth talep etmeden, direkt ışınlayabiliyor. Ancak bu durumun 1 saat bekleme süresi var. Bu sayede topladığımız tüm materyalleri boşaltmak için kasabaya koşmak durumunda kalmıyoruz.
Ulaşım ve bölgelerden de bahsettiğimize göre, artık crafting ve toplayıcılıktan bahsedebiliriz.
Daha öncesinde de bahsettiğim gibi oyunda gelişmiş bir crafting sistemi mevcut. Tabi hepimiz biliyoruz ki, gelişmiş crafting demek, gelişmiş toplayıcılık anlamına gelir. Geliştiricilerde bu noktada bize bir selam verip, oyun içerisindeki her şeyi toplayabilir hale getirmişler. Gördüğünüz her kayayı kırabiliyor, her ağacı kesebiliyor ve her canlının etinden sütünden yaralanabiliyorsunuz. Ve bunları her yaptığınızda ağaç kesme, madencilik gibi özellikleriniz seviye atlıyor.
Bu özelliklerinizin seviye atlaması önemli çünkü ne kadar çok seviye atlarsanız o kadar kaliteli malzemeyi toplayabilme beceriniz artmaktadır. Şu an için maksimum 200 seviyeye çıkarabildiğiniz özelliklerinizi, 175. seviyeye çıkardığınızda haritadaki çoğu şeyi toplayabilir hale geliyorsunuz. Yani bir yandan seviye almaya çalışırken, bir yandan da bu özelliklerinizin seviyesini arttırmakta önemli hale geliyor. Öte yandan, kasaba içerisinde de yemek yapabileceğiniz, topladığınız mineralleri eritip farklı maddeler üretebileceğiniz, zırh yapabileceğiniz, iplik üretebileceğiniz, kumaş yapabileceğiniz, ağaçları işleyebileceğiniz birçok alanlar mevcut ve bunları yaparkende, bu becerileriniz seviyeleride artmaktadır. Bu hem sizin yaptığınız işte ustalaşmanızı ve böylece daha kaliteli ürünleri işlemenizi hem epx kazanmanızı hem de daha kolay seviye atlamanızı sağlıyor. Aslında bu noktada oyun size görevden göreve koşup seviye atlamanızdansa; kırdığınız her taştan, topladığınız her ağaçtan, her ot parçasından, çalıdan, çırpıdan ve bunları işlemenizden de rahatlıkla exp kazabileceğinizi ve seviye atlayabileceğinizi söylüyor. Açıkçası bu duruma da bayıldığımı belirtmek isterim. Tabi ki ana ve yan görevleri de yapıyorsunuz ancak bunlara bağlı kalmadan da seviye atlayabilmek bence çok güzel bir seçenek olmuş. Bu arada belirtmek isterim ki, öyle sınırsız bir toplayıcılık, her oyunda olduğu gibi, burada da mevcut değil maalesef. Belli bir taşıma limitiniz var ve bu taşıma limitini aştığınızda karakteriniz ne koşabiliyor ne de bir yerden bir yerde ışınlanabiliyor. Bu yüzden bazı ürünlerinizi ya parçalara ayıracaksanız ya da direkt üzerinizden atıp, sonsuzluğa uğurlayacaksınız. Şunu da eklemek isterim ki, oyun içerisinde eşyalarınızı belli bir miktar para karşılığında tamir eden bir demirci yok ve bu yüzden üzerinizdeki tüm eşyalarınızı kendiniz tamir etmek zorundasınız. Bunun içinde oyun sizden küçük bir miktar para ile birlikte “repair part” denilen tamir parçasından istiyor.
Bu “repair part” parçalarını da oyunda sadece ve sadece kullanmadığınız zırh veya silahları parçalayarak elde edebiliyorsunuz. O yüzden daha önce gittiğiniz ve yağmaladığınız kampları gün içerisinde belki 30 kere yağmalamaya gidiyorsunuz. Açıkçası bu da bir noktadan sonra sıkıcı hale gelmeye başlıyor. Şimdii limitli kapasiteden bahsetmişken, oyunda her yeni kasabaya ulaştığınızda oyunun size yeni bir depo vermesi konusuna değinmeden geçmek olmaz. Örnek vermek gerekirsek; mesela siz, bir kasabanın deposunu kullanıyorsunuz ancak keşif yaparken yeni bir kasabaya daha ulaştınız. Bu noktada oyun sizin önceki kasabada kullandığınız depoyu taşımak yerine, yeni gıcır gıcır, hiç kullanılmamış başka bir depo veriyor. Böylelikle bir yandan depolama sorununuz ortadan kalkarken, öteki yandansa eski deponuzdaki eşyalara ulaşımınızın olmuyor. Ancak onu da ışınlanma ile hallettiğinizden aslında güzel bir durum. Çünkü dünya çok geniş ve sürekli yeni materyaller buluyorsunuz. Bunu yaparken sınırlı bir deponuzun olması büyük bir sorun oluşturabilirdi diye düşünmekteyim.
İncelememizin sonuna gelmeden önce haritadaki bölgelerden de bahsetmek istiyorum. Haritada birçok kasaba mevcut ve siz tüm bu kasabalara geldiğinizde oranın ayrı görevlerini de yapmaya başlıyorsunuz. Her yaptığınız görev sonucunda da, bir saygınlık puanı elde ediyorsunuz. Bu saygınlık puanlarıyla bulunduğunuz kasabanın vergisini düşürmek veya daha hızlı toplayıcılık yapmayı istemek gibi birtakım fırsatları kendinize sağlayabiliyorsunuz. Öte yandan sevdiğiniz bir kasabadan ev satın alıp içini de istediğiniz gibi döşeyebiliyorsunuz (işte şimdi vergi indiriminin önemini kavradınız mı? :D). Eğer exclusive paketini satın aldıysanız esktra olarak evcil bir hayvanınız da olabiliyor. Siz de benim gibi bir hayvan severseniz, exclusive paketini tercih edebilirsiniz. (arada öyle çok fark yok.)
Sanırım “Yeni Dünya”mızı genel hatlarıyla güzel bir şekilde incelemiş olduk. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim 25. seviyeye gelmeden dungeon munguen yok, bilesiniz. Ancak harita içerisinde dungeon görevlerine benzer “corruption (bozulmuş) bölgeleri” denilen yerler mevcut. Haritada kırmızı olarak gösterilen bu yerlere tek girmek biraz zorlayıcı olabiliyor olmasına ammma yine de denenebilir ve olurda başarılı olursanız hem bölgeyi temizlemiş hem exp kazanmış hem de ödül kazanmış oluyorsunuz. New World, sizin sayesinizde rahat bir nefes almış oluyor.
Oyun genel anlamda güzel düşünülmüş, iyi bir şekilde tasarlanmış, core mekanik açısından diğer mmorpglerden bir tık farklı ancak stabil, eksiği çok ancak oyuna bağlama konusunda kendini yüksek sıralara koymayı başaran bir oyun. Açıkça söylemek gerekirse, zaman zaman saç baş yolsam da genel anlamda oyunu sevdim diyebilirim. Neden saç baş yoldum? bunun en büyük sebeplerinden biri öldürdüğünüz bossların veya düşmanların hızlı bir şekilde canlanması ve oyundaki silahların kendi içerisinde bir güç dengesinin olmamasıydı. Daha da detaylandırmam gerekirse; mesela her ne kadar “intelligence” özelliğine yüklenip asanızın gücünü arttırmış olsanız da, hiç “strength” puanınız olmamasına rağmen balta kadar güçlü vuruşlar yapamıyor olmanız. Bu da sizi zaman zaman çileden çıkarıyor ve bir noktadan sonra “e o zaman harita da dolaşırken büyücü olmayayım bari” demeye başlıyorsunuz. Ayrıca düşmanların hızlı bir şekilde canlanmasıda hem yağmalama hızınızı düşürüyor hem dinlenmenizi etkiliyor hem de sevincinizi kursağınızda bırakıyor. Yani düşünsenize, çok zorlanarak bir boss kesiyorsunuz, belki onu kesene kadar kim bilir ne kadar takla attınız ne kadar pot içtiniz ne kadar kan, ter, gözyaşı akıttınız, ancak tam rahata kavuştunuz, sevinçten havalara uçacaksınız derken, “Resident evil 7: Biohazard” Jack Baker repliği ile boss “Welcome to the family, son!” der gibi yüzünüze yumruk atıyor. Hayır bir de kibar kibar vursa iyi, yakaladı mı bayağı seviyor arkadaşlar öyle böyle değil. Velhasıl kelam, oyunda buna benzer birtakım ilginç detaylar mevcut; mesela bunların arasına bölgelerin, kampların, yolların birbirine çok benziyor oluşları da eklenebilir. Ancak her şeyi bir kenara bıraktığınızda oyunun ne kadar yüksek potansiyelde olduğunu görebiliyorsunuz. Bu da bir oyuncu olarak bizleri sevindiriyor.
Alın, deneyin, görün ve en önemlisi bu “Yeni Dünya”yı severek keşfeden ilklerden olun.