Metal Gear Solid V: The Phantom Pain İnceleme
PC İnceleme
Metal Gear Solid V: The Phantom Pain
Tür: Gizlilik, Aksiyon-Macera
Çıkış Tarihi: 01.09.2015
Yapımcı: Kojima Productions
Dağıtımcı: Konami
Diğer Platformlar: Playstation 3, PlayStation 4, Xbox 360, Xbox One
Gece çöktükten sonra köye varmıştım. Sırtını yamaca vermiş, üst üste evlerden oluşan küçük bir köy. Sivillerin yerini ise Rus askerleri almış. Dürbünümü çıkarıp askerlerin yerlerini belirliyorum ve operasyona başlıyorum. Görev bir rehineyi kurtarmak. Sessizce askerlerin arasından sıyrılıp rehinenin tutulduğu evi buluyorum. Gürültü çıkarmadan rehineyi sırtlayıp evden çıkarıyorum ve açık alan bulur bulmaz Fulton cihazıyla gönderiyorum. Gelen bir radyo mesajıyla görevin ikinci kısmı başlıyor. Köye yaklaşmakta olan tankları ve de görevli subayı öldürmek. Miller görevin başında beni uyardığından roket atarımı ve C4’lerimi yanıma almıştım. Yola patlayıcıları dizip bir çalının içine yatıyorum. Bir süre sonra tanklar ve tankların arasında bir kamyon görünüyor. Tam planladığım gibi araçlar geçerken C4’leri patlatıyorum ama o da ne? Patlayıcıların sekansı araçların geçişine uymuyor ve sadece öndeki tank havaya uçuyor. Konvoy aniden duruyor ve köyden askerler gelmeye başlıyor. Çalının içerisinden fırlıyorum, tam o sırada Rus subayı taşıyan kamyon kaçmaya çalışıyor. Roket atarı çıkartıp ateşliyorum ancak aniden hızlandığından arka tarafına denk geliyor ve kamyon alev alıyor. Subay hemen araçtan atlayıp kaçmaya çalışıyor ancak hazırlıklıyım, silahımı çekip tek mermi ile işi bitiriyorum. Ancak bu arada unuttuğum bir şey var; ikinci tank. İlkinin patlayıp da subayı öldürene kadar geçen kısacık sürede dumanların içerisinden çıkıp benimle burun buruna geliyor. Paniğe kapılmadan kenara atlıyorum ve roket atarı çıkarıp ateşliyorum. Yandan darbe alan tank bana ateş açıyor, ölmemek için kendimi şarampole atıyorum. Gecenin karanlığından faydalanarak beni aramaya çıkan tankın arkasına geçip ikinci kere roketi ateşliyorum. Ve alev alan tank havaya uçuyor. Bunca patlamanın ortasında kalan askerler ise ne yapacağını şaşırmış haldeyken tabana kuvvet kaçıp atıma biniyorum ve bölgeden uzaklaşıyorum. Aklımda ise tek bir soru var: bu oynadığım nasıl bir Metal Gear Solid oyunu?
Günlerdir bahsediyoruz, Metal Gear Solid ve Hideo Kojima isimleri bizler için çok önemli. Çünkü hepimiz için çok heyecanlı, çok hüzünlü ve de unutulmaz anların oyunu. Kojima’nın 28 yılını verdiği, senaryosuyla aklımızı alan serinin son oyunu olacak olan (Konami bitmeyecek dedi ancak Kojima bitti dediyse bizce bitmiştir) Metal Gear Solid V çıktığında biraz buruklukla oynadık ancak hikayenin bir parçası olmaktan gurur duyduk. Çünkü Kojima yine yapacağını yapmış ve oyunu tonla içerikle doldurmuş.
Bilmeyenler için bahsedecek olursak Metal Gear Solid, hikaye odaklı, doğrusal bir aksiyon-gizlilik oyunu. Yer yer 1 saati bulan video ve radyo konuşmalarıyla anlatılan hikayesi ile diğer aksiyon oyunlarından ayrılır ve kendine ayrı bir tür oluşturur. Bu yüzden de MGS oyuncuları ikiye ayrılır hep: video izlemeyi sevenler ve sevmeyenler olarak. Ben ilk gruba dahilim, her oyunu zevkle bitirdim ve tekrar tekrar oynayışlarımda tekrardan izledim videoları. Hiç de sıkılmadım ancak yıllar geçiyor, oyunlar evriliyor. Kojima da bunu bildiğinden seride bir devrim yapıp oyunu açık dünyaya taşıyor.
Oyunu açık dünyaya yedirebilmek için görevler üzerinden ilerliyor bu sefer hikayemiz. Giriş bölümünü saymazsak genel olarak ara videoların sayısı ve süresi kısalmış, bu yüzden de hikaye anlatımı biraz güdük kalmış. Ancak videoların bittiği yerde kasetler devreye giriyor. Oyunun arkaplanına ve de olan olayları anlamamıza yönelik hazırlanmış kasetlerin önemi, oyunun açık dünyaya taşınmasıyla önem kazanmış. Konu olarak sırtını sırayla Snake Eater, Peace Walker ve Ground Zeroes’e yaslayan The Phantom Pain, eğer bu oyunları oynamadıysanız anlaşılması zor bir hale bürünüyor. Kim kimdi, ne iş yapıyordu, kimin kuyusunu kazıyordu der durursunuz. O yüzden kasetleri dinleyin en azından soruların bazılarına cevap bulabilirsiniz.
Ana görevleri ve yan görevleri yaptıkça hikayede belirli yerler açılıyor ve de bunların sonunda yeni görevler alıyorsunuz. Görevleri yaptıkça GMP kazanıyoruz, bir nevi para yani. Peki bu kazandığımız paralarla ne yapıyoruz? Tabii ki de kendi ordumuza harcıyoruz. Peace Walker oynayanların bildiği üs olayı aynen The Phantom Pain’de de var. Mother Base dediğimiz üssümüzü (Spoiler: Ground Zeroes’ta yerle bir olan) yeniden kurup, paralı askerleri topluyoruz. Üssümüzde yeni teknolojiler sayesinde yeni eşyalar, kullandığımız ekipmanlar için geliştirmeler, yeni araçlar yapıyoruz. Askerlerimizi operasyonlara gönderiyor, yaralıları tedavi ettiriyoruz. Ayrıca ileri bir üs daha oluşturup (Forward Operating Base) başka oyuncularla kapışabiliyoruz (deneyemedim, çünkü server’lar hep hata veriyordu).