Bleach 651 İnceleme

Bleach Manga 651. Bölüm İncelemesi

650. bölümüyle, “Nasıl olur ya?!!” dedirten Bleach, yeni sayısıyla biraz da olsa duruma açıklık getiriyor. Geçtiğimiz bölümü, Kyouraku Shunsui’nin ikiz zanpakutoularından Kyoukotsu’yu Ise Nanao’ya aitmiş hissiyatı vererek bitiren Kubo-sensei, “Biri kendine ait olmayan bir zanpakutouyu nasıl kullanabilir?” sorusunun kafamı kurcalamasına sebep olmuş ve açık söylemek gerekirse hayal kırıklığı yaratmıştı bende.

Bir önceki sayıda Kubo-sensei’nin bizleri şaşkınlığa uğrattığı sahne.

Ancak bu bölümle beraber, olayların düşündüğüm/düşündüğümüz gibi olmadığını gösterdi Kubo-sensei. Peki bunu dört başı mamur bir şekilde mi yaptı? Maalesef ki hayır demek zorundayım.

Öncelikle Nanao’nun bile Kyoukotsu’yu kendi kılıcı sandığı şu zanpakutou meselesine değinirsek; Kyouraku’nun meseleyi açmasıyla bizler de asıl durumu öğreniyor ve kendi adıma rahat bir nefes alıyorum. Şöyle ki Nanao’nun annesi tarafından Kyouraku’ya emanet edilen bu kılıç, Ohana (Katen) tarafından hayat verilen Okyou’ya (Kyoukotsu) saklaması için verilmiş ve şimdi Kyouraku’nun isteği ile Okyou tarafından ortaya çıkarılarak Lille Barro ile savaşması için Nanao’ya veriliyor. Peki Nanao’nun annesi kim ve bu kılıçla olan bağlantısı ne?

Oraya bakmak kimsenin aklına gelmezdi gerçekten.

Nanao ile Kyouraku’nun az da olsa geçmişlerine dokunabildiğimiz bu bölümde, Ise Ailesi’nin varlığından haberdar oluyoruz. Bu aile, soy ağaçları bile tamamen kadınlardan oluşan, sadece kız çocuklarının dünyaya  geldiği bir aile ve bu aileye mensup kadınlar evlenmek için hep dışarıdan bir erkek bulmak durumundalar. Ancak burada da şöyle bir sıkıntı var bu aileye mensup kadınlarla evlenen erkeklerin ne hikmetse ömrü kısalıyor ve çabuk ölüyorlar. Ise Ailesi’nin laneti denilen bu durumdan kurtulmak amacıyla Nanao’nun annesi haneden ayrılıyor ve Kyouraku’nun abisiyle evleniyor. Ancak ne yazık ki tarih tekerrür ediyor ve Kyouraku’nun abisi de vefat ediyor.

Nanao-chan’ın annesi.

Laneti bitirmek üzere ayrıldığı eve gelenekler üzere geri dönen Nanao-chan’ın annesi, bu lanetin, ailesinde nesilden nesile aktarılmakta olan bir zanpakutou yüzünden meydana geldiğini düşünerek kılıcı Kyouraku’ya emanet ediyor. Hemen bu noktada belirteyim, Ise Ailesi shinto ayinleriyle uğraşan bir aile (Nanao’nun Jugram Haschwalth’a karşı işe yarayan güçlü kidou duvarı kısmen de olsa bu şekilde açıklanmış oluyor.)ve aile üyelerinin kendilerine ait bir zanpakutousu yok. Sadece nesilden nesile aktarılan ve shinto ayinlerinin gerçekleştirildiği Shinken Hakkyouken isimli var. Bu kılıç normal bir insana zarar veremezken, tanrısal varlıklara karşı koyabilecek bir güce sahip.

Kısaca bölümün özetini verdikten sonra diyebilirim ki hikaye güzel olsa da ortaya çıkış biçimi adeta damdan düşer gibi. Daha önce de Komamura olayında olduğu gibi Kubo-sensei, önceden çıtlatmadığı bazı şeyleri önümüze koymaya devam ediyor. Evet Nanao-chan’ın vakti geldi, evet onun da bir güç gösterisi yapması lazım fakat bu Ise Ailesi’nden daha önce azıcık da olsa bahsedilseydi Nanao-chan’ın tanrısal bir güce sahip olduğunu iddia eden bir düşmana karşı durabileceği düşüncesi daha makul gelebilirdi. Hikaye güzel, Kyouraku’nun abisinin karısının isteği üzerine kılıcı Okyou’ya saklaması için vermesi güzel; kılıcın güçleri, yapabilecekleri güzel;  Kyouraku ve Nanao arasındaki bağı bilmek güzel ancak bunların belki de temelini atacak şekilde bazı şeylerden bahsedilmesi Nanao’nun böylesi güçlü bir düşmana saldırabileceği fikrine daha sıcak bakılmasını sağlayabilirdi.

Bir de bunlara ek olarak kılıcın tanrısal güçlere karşı büyük bir güce sahip olduğu gerçeği var ki bu durum Nanao’nun Yhwach a bile karşı koyabileceği düşüncesini akıllara getiriyor. Ancak gelecek bölümde, kılıca ve güçlerine daha fazla değinilerek, kılıcın zayıf bir tarafı olduğundan vs. bahsedilerek buna bir açıklık getirileceğini umuyorum. Belki Nanao bu kılıç vasıtasıyla düşmanı zayıflatır veya mühürler ve son darbe yine Kyouraku tarafından atılır. Bekleyip göreceğiz.