Mahoutsukai no Yome
Sıcak Sıcak
Mahoutsukai no Yome
İsim: Mahoutsukai no Yome, The Ancient Magus’ Bride, 魔法使いの嫁
Tür: Büyü, Fantastik, Günlük Hayat, Shounen
Yayınlanma Tarihi: 08.10.2017
Kaynak: Manga (Yamazaki Kore)
Yönetmen: Naganuma Norihiro
Senaryo: Takaha Aya
Karakter Tasarımı: Katou Hirotaka
Başlıca Seiyuular: Tanezaki Atsumi (Hatori Chise), Takeuchi Ryouta (Elias Ainsworth)
Müzik: Matsumoto Junichi
Açılış: Here- JUNNA
Kapanış: Wa -cycle- (環-cycle-) – Hana Itoki (糸奇はな)
Mahotsukai no Yome’nin OVA haberini duyduğumda ne de üzülmüştüm. Büyük bir zevkle takip ettiğim bir manga için gelecek üç -sadece üç- bölümlük OVA, buna bile şükür demektense “ya hep ya hiç mottosunu” benimsemeyi tercih benim gibi biri için hayal kırıklığının şekil bulmuş haliydi doğrusu. Sonradan benden farklı nedenlere sahip olsalar bile yapımcılar da bu durumu yeniden değerlendirmiş olsalar gerek, geçtiğimiz günlerde yayımlanmaya başlayarak sezona güzellik katan Mahoutsukai no Yome’nin 24 bölüm süreceği açıklanan animesine kavuştum. Seri için sezondaki risksiz tercihlerden demek onu hafife almak olur çünkü Mahotsukai no Yome sonbaharın en güzel başlangıçlarından birine sahip.
OVA haberine üzüldüm dedim ama serinin ana karakteri Chise’nin geçmişine dair çokça ayrıntı yerine az ama öz fikir veren ve esas seri için ortam hazırlayan bölümleri elbette izleyecektim. Bölümlerin manganın normalde anlatmadığı bir hikayeyi bizlere taşıması, mangaka Yamazaki Kore’nin senaryoya ne kadar dahil olduğu sorusunu aklıma düşürse bile sonuç üzerinde pek önem arz etmedi; Mahoutsukai no Yome’nin evreni için hazırlanmış görselliğe ilk görüşte aşık oldum diyebilirim. Gerçekten büyünün büyü gibi hissettirdiği, göz alıcı ama bir o kadar yalın bir evrene sahip olan Mahoutsukai no Yome’yi o zaman gerçekten anime izlemeyi neden sevdiğim sorusuna verebileceğim bir yanıt olarak oracığa koydum. Müzikleriyle birlikte alçak gönüllü olduğu gib kalplere dokunmayı başaran hikayesini izlerken Ghibli dünyasının aralık kalan kapısından sanki bir anlığına ufak bir esinti vurdu yüzüme. Yine de böyle diyerek seriyi herhangi bir kalıba sokmak istemem gözünüzde, Yamazaki’nin emeğine haksızlık olur. Sadece OVA demeyip o üç bölüme de bir göz atmanızı tavsiye ederek esas serimize geçeyim.
Daha yeni olmasına rağmen şimdiden Manga Taishou’ya aday gösterilen ve Japonya’da da popüler olan mangasına sadık bir ilk bölümle karşımıza çıkıyor seri. JUNNA’nın inişler ve çıkışlarla dolu sesiyle süslediği Here isimli açılışı serinin çizgisiyle oldukça uyumlu ve hoş. Tebrikler, doğru seçim! Her şeyden vazgeçmiş olduğunu daha gözlerine baktığınız ilk anda anlayabileceğiniz baş karakterimiz Hatori Chise, özgürlüğünden vazgeçtiğini de resmi olarak beyan ediyor attığı imzayla ve birbirinden tuhaf gerçek üstü varlıkların arasından gözdesi olacağı bir açık arttırma sahnesine adım atıyor. Yüzleri gizli açık arttırma katılımcılarının onda bir şeyler gördükleri belli; rakamlar yükselirsen çocukluğundan beri neden farklı olduğunu anlayamayan o ise sadece “Eve dönüyorum.” diyebileceği bir yer istiyor.
O sırada salonun kapıları açılıyor ve sahneye adımını atarak oyunun kurallarını hiçe sayan ve kazanan teklifini yaparak Chise’yi çırağı yapmaya karar verdiğini belirten pelerinli, büyük cüsseli ve korkunç görünümlü Elias Ainsworth ile tanışıyoruz. Chise’ye söylediği ilk sözler “Başını eğmene gerek yok; dik dur ve ileriye bak.” oluyor. Böylece ikisinin çıktığı uzun bir yolda onlara eşlik edecek yol arkadaşlarının öykülerini de paylaşacağımız serüvene ilk adımımızı atıyoruz.
Çırağı olacağı Elias’tan da duyduğu üzere Chise bir Sleigh Beggy***, bu ismi onları görsün ya da görmesin büyülü varlıkları bir kraliçe arının işçi arıları çektiği gibi kendine çeken ender bir tür olarak açıklıyor Elias. Büyülü varlıklar Sleigh Beggy’ye talih ya da talihsizlik getirebilir, çünkü bu varlıkların iyilikleri ve naziklikleri bir insana her zaman yarar sağlamaz, diye ekliyor sonra da. Bu noktada Chise’yi özel yapanın her Sleigh Beggy’nin bu görüye sahip olması olduğunu öğreniyoruz. Elias’a göre Chise öyle ya da böyle onun gibi bir büyücü olmak için biçilmiş kaptan.
Seri duygusal elementlerle mistik ögeleri hep yan yana tutuyor. Tıpkı Elias’ın tamamen farklı bir boyuttan ziyada insanların dünyasıyla aynı dünyada, Londra’nın batısında kırsal bir alanda yaşayabilmesi gibi. İkilinin ilişkisi ise biraz daha karmaşık. Tüm hayatı boyunca hak ettiği değeri ya da sevgiyi görmeyen; öyle ki aidiyet hissi arayışında kendini bir köle olarak satmak için teslim edecek kadar da umutsuz olan Chise’ye saygıyla yaklaşan ve ona hiç sahip olmadığı seçenekler sunan Elias daha da ötesi ona muhtemelen daha önce hiç duymadığı bir kelime olan “aile” diyor. Sadece fiziksel anlamda tuhaf olan bir figür değil Elias, varlığı bütünüyle gizemli. Chise’ye gösterdiği yakınlığı ve şevkati bile biraz mesafeli, belki de birazcık tuhaf. Tıpkı eve geldiklerinde Chise’yi ona sesleniş şekli olan yavru bir köpeği yıkarmışçasına yıkamaya çalışması ve bölüm sonundaki açıklamasının sosyal anlamda biraz tuhaf olması gibi.
OVA’nın müzikleri başta da söylediğim üzere kulağıma Miyazaki filmlerinden br nota çalmıştı, umarım animede de serinin mistik ve mitolojiye yakın konseptini güzel melodiler eşliğinde izleriz. Seiyuuların pek çoğunu da ilk bölümden selamlayamasak da Chise’nin seiyuusu Tanezaki Atsumi’yi Zankyou no Terror’da Lisa karakteriyle tanıyabileceğimizi söyleyebilirim. Elias’ı seslendiren Takeuchi Ryouta ise daha çok yan rollerde karşımıza çıkmış bir isimken, serideki yan rollerde ise Uchiyama Kouki, Namikawa Daisuke, Junichi Suwabe gibi daha tecrübeli seiyuuları görebiliyoruz.
Diğer insanların göremediği varlıkları görebilme gibi bir yetenek sonucu dışlanan, ve yalnız karakterlerle pek çok kez karşılaştık. Bu tarz serilerden en çok Natsume Yuujinchou’dan aldığımız hissi bu seriden alacağımıza benzetebiliyorum herhalde. Seri shoujo etiketi taşımıyor belirteyim. Yani ilk bölümden yapabileceğiniz çıkarımlarla bol bol romantik sahne izleyeyim diyorsanız bu sizin için hiç doğru bir seçim olmayabilir yine de aradıklarınız bir kenara bırakın ve seriye bir şans verin. Mahoutsukai no Yome evreniyle, bu evrenişi biçimlendirişiyle ve bu evrenin sakinleriyle birlikte çok naif ve çok sevilesi. Bir karakterin duygusal anlamda gelişimini en çok böyle içten yapımlarda izlemeyi seviyorum sanırım. Bu sebeple Chise’yi, onunla beraber mesafeli yapısını bir nebze olsun üstünden atabilecek Elias’ı ve onlarla birlikte tanık olacağımız hikayeleri mangada okuduğum gibi bir kez de izlemek için sabırsızlanıyorum.
***Serinin yayın şirketi Seven Seas tarafından yapılan orijinal çevirisine de bu şekilde geçmiş olan ama çoğu manga çeviri grubunda Slay Vega olarak görmüş olma ihtimalinizin yüksek oldu bu tabiri sorgulamış olabilirsiniz. Sleigh Beggy, Man Adası mitolojinde geçen ve adanın ilk sakinleri olan bir çeşit periye verilen ad iken Slay Vega’nın ise “gecenin değerli/sevgili çocuğu” anlamında kullanıldığı söyleniyor. Bu noktada OVA’yı izleyenler kesinlikle Slay Vega’yı daha uygun bulacaktır. Ancak Seven Seas bu ismin Chise bir peri olduğu için değil, insanlardan farklı olduğunun vurgulanması için seçildiğine dair açıklama yaparken, Yamazaki Kore’nin Sleigh Beggy’yi doğruladığına dair tweetleri de mevcut. Ben de mangakaya sadık kalıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=YATinLWtr1A
https://www.youtube.com/watch?v=mRyqKd-yYjM