Juuni Taisen
Sıcak Sıcak
Juuni Taisen
İsim: Juuni Taisen, 十二大戦
Tür: Aksiyon
Yayınlanma Tarihi: 03.10.2017
Kaynak: Light Novel (NisiOisin)
Yönetmen: Hosoda Naoto
Senaryo: Sadayuki Murai
Karakter Tasarımı: Kadekaru Chikashi
Başlıca Seiyuular: Hikasa Yoko (Inoshishi), Horie Shun (Nezumi), Hayami Saori (Shuryuu), Umehara Yuuichirou (Ushii),Okamoto Nobuhiko (Usagi), Eguchi Tokuya (Tatsumi,büyük kardeş), Toriumi Kousuke (Tatsumi, küçük kardeş), Igarashi Hiromi (Tora), Sakura Ayane (Niwatori), Öidorikaw a Hikaru (Uuma), Nishimura Tomohiro (Dotsuku), Cho (Hitsuji), Yasumoto Hiroki (Duodecuple)
Firma/Stüdyo: Graphinica
Müzik: Sawano Hiroyuki
Açılış: Rapture (ラプチャー) – Panorama Panama Town (パノラマパナマタウン)
Kapanış: Keshin no Kemono (化身の獣) – Do As Infinity
Juuni Taisen’in beni biraz şaşırttığını itiraf etmeliyim. Şaşırdım çünkü tanıtım videosunda bende özgün olmaya zorlanmış hissiyatı yaratan tasarımlara sahip çok sayıdaki karakteri gördüğümde kurgusu zengin sayılmazken ortaya bol bol karakter sürerek boş noktaları doldurmaya çalışan, sezon sonunda da ortaya derme çatma bir son koyarak perdeleri kapatan ortalama altı bir serinin ilk bölümüne Sıcak Sıcak yazacağımı çoktan kabul etmiştim. Başlangıçta ilk izlenimlerimi yazıya dökmek için pek de can atmadığım yapımın ilk bölümün ardından durumun düşündüğüm kadar umutsuz olmadığını anladığım için oldukça mutluyum doğrusu.
Mutluluğumun sebebinden de bahsettiğime göre gelin Juuni Taisen’e biraz yakından bakalım. Bakemonogatari ve Katanagatari’nin yaratıcısı NisiOisiN’in bir diğer eseri olarak Juuni Taisen, diğerlerinden oldukça farklı bir frekansta seyretse de karakterleri için kurduğu diyaloglarıyla meşhur olan yazarın, alaycı ve konuşkan tarzını bölüm içinde an an hissedebiliyoruz. Seri, Fruits Basket izlediyseniz tanıdık gelebilecek Japon zodyak takvimi üzerinden karakterlerini şekillendiriyor ve bu takvimin 12 üyesini temsil eden ve ilk paragrafta bahsettiğim üzere kimisi rahatsız edici biçimde orijinal(!) olan katılımcılarıyla 12 yılda bir gerçekleşen geleneksel bir buluşmada yaşananları konu ediniyor. Buluşmanın bir kahve gününden ziyade maksimum 12 saat sürecek bir “hayatta kalma oyunu” niteliği taşıması kaderin bir cilvesi değil, karakterlerimiz de pek kader kurbanı gibi gözükmüyorlar zaten.
Kimliğini taktığı küpelerle belli eden Inoshishi (Boar)***, yani esas ismiyle Ino Toshiko, onu bekleyenlerin bulunduğu yeni ama terk edilmiş binaya doğru adım adım ilerlerken kendini nasıl bir mücadelenin içinde bulacağının büyük oranda farkında mesela. Şehrin kendi topuk sesi dışında çıt çıkmayan sokaklarını arşınlarken “Beş yüz bin kişilik bir şehrin nüfüsunu bir gecede ortadan kaldırmak, Juuni Taisen’i düzenleyenlerin gücü bu demek… ” diye geçiriyor içinden, biz de ne büyüklükte bir organizasyonla karşı karşıya kaldığımızı anlıyoruz. Inoshishi pek bir bir acelesi olmadığı gibi, geç gelişinin bahanesi olarak temsil ettiği burcun geleneğini kullanmaktan da çekinmiyor. Ah, bir de karakterimizin iç sesi bir türlü susmak bilmiyor.
Buluşma noktasına vardığında kiminin yeteneklerine açıkça saygı duyduğu, kimine karşı hissettiği nefretini de yine aynı açıklıkla yaşamaktan çekinmediği rakipleriyle tanışıyoruz biz de. Öncelikle daha bölümün başından şanssız olan bir savaşçı mevcut. Oyun arkadaşlarının arasında Inoshishi’nin daha önce görmediği yüzler de bulunuyor, görünce bir daha unutamayacağı kadar garipleri de. Ve evet, seriyle sezon öncesinden biraz ilgilendiyseniz dikkatinizi çekmiş olması muhtemel Usagi (Tavşan) de bu yüzlerden biri.
Juuni Taisen’in hakemliğini yapacak Duodecuple kuralları açıklarken katılımcılardan masanın üzerinde bulunan siyah renkli mücevherleri yutmalarını istiyor ve herkes dediğini yaptıktan sonra mücevherlerin içinde 12 saat sonra mide asitiyle tepkimeye girecek olan bir miktar zehir bulunduğunu dile getiriyor. Kimsenin kurban gibi görünmediğini söylemiştim değil mi, haliyle ne şaşırıyorlar ne de bu durum yüzünden dehşete kapılıyorlar. Duodecuple sözlerine hepinizin tahmin edebileceği üzere 12 mücevherin hepsini toplayan savaşçının Juuni Taisen’in galibi olacağını ve kazananın içeriği ne olursa olsun istediği bir dileğinin yerine getirileceğini söyleyerek devam ediyor. Ödülün yanında panzehir de veriliyor elbette. Yani Juuni Taisen, kazananın yalnız ama yalnız bir kişi olduğu bir karşılaşma, dahası 12 saatin sonunda kimsenin bu karşılaşmadan sağ çıkmama ihtimali de bulunuyor. Kurallar anlaşıldıktan sonra sınıf başkanı ruhu taşıyan ve açıkçası bu haliyle Inoshishi kadar olmasa da benim de sinirime dokunan Sharyu (Maymun)’nun Juuni Taisen’de kimsenin ölmek zorunda olmayacağına yönelik teklifi gündeme geliyor ancak daha grupların çizgileri tam çekilememişken hala ayakta olan savaşçılar beklemedik bir sürprizle karşılaşıyorlar.
Şu ana kadar bahsettiğim olaylar bölümün yarısını kapsıyor, bölümün bu kısma paralel şekilde anlatılan diğer yarısı ise yaşananları perspektifinden izlediğimiz Inoshishi’nin geçmişine odaklanıyor. İzlerken Inoshishi’nin nedenlerini anlayabilsem de onu haklı çıkarmaya çalışmadım. Seri, karakteri hakkında çok da iyi izlenimler oluşturmayacak oldukça brutal bir hikayenin anlatımında sergileyebileceği en tarafsız yaklaşımı sergiliyor. Bu yönüyle, ite kaka haklı çıkartılmaya çalışılmayan ya da tam tersi şekilde pür nefret oluşturulmayan karakterleriyle Juuni Taisen, ister istemez empati kurabileceğimiz ya da tarafını tutabileceğimiz birini aradığımız hayatta kalma savaşı kurgusu taşıyan serilerden farklı olarak yorumlanabilir.
Sadece Inoshishi için değil henüz onun kadar yakından tanımadığımız diğer karakterlerin de az ya da çok ideal kahraman tanımının dışına çıkacağına ve bu durumun böyle alışılagelmiş konsepteki bir seriyi olumlu etkileyeceğine inanıyorum. Sadece bölümün değil serinin en çok dikkat çeken karakteri olacağına pek şüphe duymadığım Usagi’yi ise biraz yapay bulduğumu itiraf etmeliyim. Ruhum dengesiz karakterlere ilk bakışta sempati duyamayacak kadar yaşlandı sanırım. Son olarak Inoshishi’nin Nezumi’nin sesini duyduğunda verdiği tepki bölümde merakımı uyandıran noktalardan biri oldu, altından çıkacak sonucu merak ediyorum doğrusu.
Bu noktada şunu belirteyim; sadece şiddet, vahşet gibi ögelere sahip olduğu için altyapısı güçlü olmayan bir serinin popülerleştirilmesinden hiç ama hiç hoşlanmıyorum. (Eminim hepinizin bu duruma örnek gösterebileceği en az bir seri vardır.) Juuni Taisen’in de yalnızca “Bakın yine bir karakteri beklemediğiniz anda öldürdük, şaşırttık değil mi?” mantığıyla sezonun en iyileri arasına girebilecek olması beni tedirgin etse de kurgusunu zayıf tutması halinde benden haksız yere artı puan alması güç olduğunu söyleyebilirim. Serinin şimdilik kurgu açısından doldurması gereken boşluklar olduğu kesin. Tabii Juuni Taisen geleneği, organizasyonun nasıl bir şehri boşaltacak güçte olduğu gibi soruların hepsinin ilk bölümden cevabını bulamayacağı da. Ama yine de göz ardı edilemeyecek şekilde Fate ve biraz da Rokka no Yuusha esintisi taşıyan ve bunu ikonik Battle Royale ile harmanlayan Juuni Taisen’in çok da kötü bir karışım olmadığını düşünüyorum. Hosoda Naoto adını Hataraku Maou-sama ve Mirai Nikki gibi bilinen animelerden tanıdığımız bir yönetmen. İlk bölümdeki plot twist göz önüne alınırsa Mirai Nikki ile konu bakımından olduğu gibi izleyeceği desen anlamında da benzer olabileceği çıkarımını yapabiliriz.
Çok çeşitli yapımın alt görevlerinde yer alan ve yeniden eskiye Chain Chronicles, Rakuen Tsuihou (Expelled from Paradise) ve bölüm bazlı olarak Hellsing Ultimate’ın animasyonlarına imza atan stüdyo Graphinica, Juuni Taisen gibi aksiyon odaklı bir seri için oldukça yerinde bir çalışma sunuyor bizlere. Rakuen Tsuihou’dan bildiğim üzere CGI konusunda da başarılıydı; Juuni Taisen’ilk ilk bölümünde de aynı yetisini konuşturuyor. Bunun yanında Inoshishi’nin eğitim sahnelerinde özellikle dikkat çeken akıcılık izleyicide CGI’ın olmadığı sahnelerde bile varmış etkisi yaratırken, adımların bu kadar eksiksiz olması özellikle kinetiği yüksek sahneleri izlerken oldukça keyif almamı sağladı.
Serinin güzel yanlarından birini de seiyuu kadrosu oluşturuyor. Tahmin edersiniz ki sayıca fazla karakteri takip etmemiz gereken durumlarda seslendirme kalitesi de kesinlikle fark yaratıyor. Okamoto Nobuhiko, Hayami Saori, Eguchi Takuya, Sakura Ayane, Hikasa Yoko gibi tecrübeli seiyuular özelllikle dikkatimi çekenler. Bir seriye daha enfes müzikleriyle varlığını hediye eden Sawano Hiroyuki neden açılış ve kapanışlarda da bizimle değil diye üzülecektim ki ilk bölümün sonunda dinlediğimiz açılış şarkısı Rapture‘ın vokal yönünden (evet, kesinlikle aynı çizgide olmamalarına rağmen) flumpool’un “Yoru wa Nemureru kai?” şarkısını anımsattığını düşündüm bir anlığına. Şarkıyı da çok sevdiğimi itiraf ediyorum.
http://www.dailymotion.com/video/x6318c9
Juuni Taisen, konusunun getirdiği alışılagelmişliğini aşmak için elindeki kozları yerinde kullanabilirse NisiOisin hayranlarını bir kez daha sevindirecek, yazara yeni hayranlar kazandıracak, hatta belki de “Monogatari serilerinden beridir tarzına alışamadım.” diyen anime severlerden bile takdir toplayacaktır. Şimdilik gözümde serinin iyi noktaları, zayıflarını alt edebiliyor, bakalım sezon sonunda da ilk bölümden sonra umduğumu bilebilecek miyim?
*** Seride Japon zodyak takvimiyle aynı şekilde Boğa olarak geçse de Inoshishi Japonca’da boğa anlamına geldiği gibi Japonya’ya özgü bir çeşit yaban domuzuna da verilen addır. Japon yaban domuzu, Japon kültüründe de büyük yeri olan bir hayvandır. Inoshishi’nin küpeleri Japon yaban domuzunun dişlerini sembolize etmektedir. Bölümün isminin de bu durumla ilgisi var mı bölüm boyunca merak ettim açıkcası.