Samurai Jack 5. Sezon
Sıcak Sıcak
Samurai Jack 5. Sezon
İsim: Samurai Jack
Tür: Aksiyon, bilim kurgu
Yayınlanma Tarihi: 11.03.2017
Yönetmen: Genndy Tartakovsky
Senaryo: Genndy Tartakovsky
Başlıca Seiyuular: Samurai Jack (Phil LaMarr), Aku (Greg Baldwin
Firma/Stüdyo: Cartoon Network Studios
Gönüllerin samurayı Jack’in hikayesi 13 yıl aradan sonra geri dönmüş durumda efendim. 5. Sezonun kesinleştiğine dair ilk duyuru geldiğinde beraberinde benim için getirmiş olduğu mutluluğu sizlere tarif edemem. Çünkü Jack benim için bir çizgi filmden daha fazlası. Samurai Jack benim için dertsiz tasasız günler demek; çocukluğumun, gençliğimin geçtiği ev demek; akşamları TV başına geçmek için bir sebep demek. Tabii ki Jack kendisini benim için ekstra değerli kılan bu duygusal sebeplerin daha da fazlasına sahip. Tam da bu yüzden uzaktan bakanın belki burun kıvıracağı bu çizgi filmin yeni sezonu bu kadar heyecanla karşılanıyor.
Samurai Jack, Cartoon Network’te yayımlandığı ve aslında çocuklara hitap eden bir çizgi film kalıbına sokulmaya çalışıldığında dahi bu kalıba sığamıyordu. Bu çizgi filmde bugüne kadar gerçek manada gerçek bir insana zarar verilmedi. Düşmanlar hep robottu veya mekanik varlıklardı. Bu varlıklar yok olduklarında üzülmek şöyle dursun seviniyorduk bile. Nasıl olsa üretildikleri yerde daha milyonlarcasının var olduğunu biliyorduk. Sevgili samurayımız Jack’in robotları her kesişinde öyle etrafa fışkıran kanlar da söz konusu değildi. Ancak dediğim gibi tüm bunlar dahi Samurai Jack’e çocuklar içindir yaftasını rahatça yapıştırmaya yetmiyordu. Çünkü kullanılan animasyon teknikleri, alışılmadık çizim tarzı, durağan sahneler, ağır çekim kareler, çarpıcı dövüş sahneleri, neredeyse diyalogsuz geçen bölümler, verilen mesajlar, yapılan göndermeler ve o büyüleyici mistik havası ile kendisi apaçık şekilde, beni tam anlamıyla sadece yetişkinler sindirebilir diyordu.
2001 ve 2004 yılları arasında yayımlanmış 52 bölümlük 4 sezonunun ardından final diyemeyeceğimiz, sanki ertesi gün devam edecekmiş izlenimini veren eski bir Japon anlatısı olan Momotaro’nun (Şeftali Çocuk/Peach Boy) Jack’in karşısına çıkan bir bebek vasıtasıyla bizlere anlatıldığı bir son bölümle veda etmişti Jack. Şimdiyse, neredeyse 13 sene sonra bu efsane tekrar ekranlardaki yerini aldı ve yepyeni 5. Sezonun ilk bölümüyle arz-ı endam etti.
- Şu sahnede tüyleri diken diken olan bir tek ben değilim değil mi?
https://www.youtube.com/watch?v=c2M6d6q-rdg
İlk bölümün hikayesine ana hatlarıyla becerebildiğim kadar kısa bir şekilde değinmek istiyorum. Sevgili Samurayımız Jack tüm yaşadıklarına rağmen Aku’nun kötülükleri altında ezilen mazlumların çığlıklarına kulaklarını tıkayamaz ve bölüm başında kötü robotlar tarafından çevrilmiş uzaylıya benzeyen bir aileyi kurtarırken görürüz Jack’i. İşte daha bu sahneden anlıyoruz ki Samurai Jack’te değişen tek şey görüntünün kalitesi.
4 sezonda yaşanılan tüm o şeylerin üzerinden 50 sene geçmiştir. Jack’in saçı sakalı birbirine karıştığından ilk başta yaşlanmış izlenimi verse de aslında zaman ona etki etmeyi bırakmış ve yaşlanması durmuştur. Yani Jack aslında fiziksel olarak hala o 52. bölümde bıraktığımız Jack’tir. Ancak zihinsel olarak da aynı Jack olduğunu söyleyebilir miyiz acaba? Yalnızlık ve mücadele içinde geçen onca senenin ve tüm bunlara rağmen geçmişe dönememenin vermiş olduğu acı, üzüntü vs. Jack’in psikolojisinde derin yaralar açmış ve zihinsel olarak çökmeye başlamasına sebep olmuştur. Bilgeliğin sınırlarını zorlarken şimdi deliliğin sınırlarında gezen Jack’in vicdanı, bilinçaltı vs. artık ne derseniz, annesinin, babasının ve Aku’nun zulmüne uğramış tüm insanların siluetinde, çektiği acıların üstüne bir yenisini daha ekleyerek Jack’e çoktan eziyet etmeye başlamıştır. Bundan sonra tabir-i caizse kendinden de kaçmaya başlayan Jack’i tüm bu kötü hayallerin yanında gördüğü at üstündeki bir samurayın hayali de yalnız bırakmayarak, en zayıf anını kollamaktadır ona görünmek için. Bu noktadan sonra anlaşılacağı üzere Jack’in tek düşmanı sadece Aku değildir artık. Jack kendiyle de mücadele etmek durumundadır bundan böyle.
Bu noktada unutmadan söylemem gereken bir şey var ki bu sefer karşımızda duran Jack; teknolojiye daha bir adapte olmuş bir Jack. Öyle ki kendisi artık usta bir motosiklet sürücüsü. Kullandığı teknolojik silahlar ve giydiği zırh da cabası.
Ancak bir türlü kılıcını ortaya çıkarmayan Jack’in neden böyle davrandığını da bölümün ilerleyen dakikalarında karşımıza çıkan ve kendini, Aku’nun en sevdiği suikastçisi olduğunu iddia ederek Scaramoush the Merciless (İnsafsız Scaramoush) olarak tanıtan ve aynı zamanda görüntüsü itibariyle X9’ı da andıran geveze robot tarafından öğreniyoruz. Kılıcından ayrı düşünemeyeceğimiz sevgili samurayımız Jack kılıcını ne yazık ki kaybetmiş. Kılıcı olmamasına rağmen sihirli flütü sayesinde etrafındaki kayaları ve eşyaları hareket ettirebilen ve bu şekilde Jack’le savaşan bu geveze suikastçiye flütünü karizmatik bir şekilde kırmak suretiyle ilk darbeyi indirmeyi başarıyor. Sonrasında kendi saçma müziğini yaparak ve müzik vasıtasıyla zarar verebilen kılıcını kullanarak Jack’i yenebileceğini düşünen bu suikastçi her zamanki gibi çarpıcı ve karizmatik bir şekilde Jack tarafından yok ediliyor.
Buraya kadar sizlere hep Jack’ten bahsettim. Aku nerede derseniz, kendisi bu bölümde arz-ı endam etmese de geveze suikastçinin teknolojinin nimetlerinden faydalanarak kendisini araması sonucu sesini duyabildik. Fiziksel manada ise sadece heykelini görebildik bu bölümde. Kendisini canlı kanlı o akışkan siyah formunda göremesek de belki de bölümün en çarpıcı ve bence tüyleri diken diken eden sahnesiyle onun vesilesiyle karşılaşıyoruz. Aku’nun 7 kızının dünyaya geliş sahnesi.
Bu kızların dünyaya geliş amacı tahmin edebileceğiniz üzere Jack’i yok etmek. Jack kendi zihniyle mücadele edip bir de üstüne yeni yeni düşmanlarla karşılaşadursun, küçükken oldukça ponçik ve tatlı görünen bu kızlarımız acımasız bir eğitime tabii tutularak büyürler ve nihai amaçları olan Jack’i yok etmek için salınıverirler. Önümüzdeki bölümlerde işler nasıl yürür şimdiden söylemek elbette zor olsa da bu kızlardan birinin daha çok ön plana çıkarılacağına hatta taraf bile değiştirebileceğine dair ufak da olsa bir tahminim var. İlerleyen bölümlerde umarız bizleri duygudan duyguya sürükleyen İskoç adamın da akıbetini öğrenebiliriz.
Kısaca anlatmayı beceremediğim ilk bölümün hikayesi ana hatlarıyla bu şekildeydi. Animasyonlar ve hikayenin işleniş şekli ise şükür ki bana göre önceki 4 sezondan farksızdı. Benim bu yeni sezonla alakalı en büyük korkularımdan biri hikayenin kendisinden çok hikayenin işleniş şekli ve animasyonlarla ilgiliydi. Yukarıda bir yerlerde bahsettiğim gibi değişen tek şey görüntü kalitesiydi. Başlarda insanları rahatsız etme potansiyeli olan o basit çizimler, bu çizimlere rağmen çarpıcı dövüş sahneleri, aksiyonun ortasında gelen ağır çekim kareler ve her zaman sahnelerle, kahramanın ruh haliyle, kısacası atmosferle uyumlu o müzikler ve arka planlar yani Jack’i Jack yapan her şey olduğu yerdeydi. 2006 yılında vefat etmiş Aku’yu seslendiren Mako Iwamatsu (Kendisi Avatar: The Last Airbender’da iki sezon boyunca Iroh’ı da seslendirmiştir.) hariç tüm seslendirme sanatçılarının geri döndüğünü de hemen söyleyeyim. Bu yeni sezonda Greg Baldwin (Kendisi Mako Iwamatsu’nun vefatından sonra Tıpkı Samurai Jack’te olduğu gibi Avatar: The Last Airbender ve Avatar: The Legend of Korra’da Iroh’ı seslendirmiştir.) sesiyle Aku’ya hayat vermekte. Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim bir şey var ki bölümün sonlarına doğru mutlaka sizlerin de dikkatini çekmiştir veya çekecektir. Bu sefer daha karanlık bir sezonla karşı karşıyayız. Çünkü bu bölümde azıcık da olsa gerçekten kan gördük ve Aku’nun kızları sayesinde bu kan miktarının artacağını varsayabiliriz.
Eskiden sözlerine bakmadan asla ne denildiğini anlayamadığım o ünlü açılış jeneriğini başlarda bir yerlerde duymayı beklesem de kendisi bir kısmıyla da olsa bölümün sonunda bizleri yolcu etmek için yerini aldı.
İlk bölümünün bendeki ilk izlenimleri bu şekildeydi. Yazımın sonuna yaklaştığım şu anlarda bile acaba hakkını verebildim mi, atladığım bir şey oldu mu diye düşünmeden edemiyorum açıkçası. Ama baş ağrısıyla boğuşan dolu bir kafa ile de bu kadar oluyor. ^^’ Eklemek istediğiniz şeyler veya yanıldığımı düşündüğünüz noktalar varsa belirtmenizden mutluluk duyarım.
Yazıyı nihayete erdirmeden önce Samurai Jack’le alakalı genel bir bilgi de vermek isterim. Aku isimli şeytani büyücünün yaptığı büyü sonucunda kendi zamanından binlerce yıl ilerideki ve kendi zamanından çok çok farklı olarak uzaylıların, robotların vs. cirit attığı, her türlü kötülüğün kol gezdiği Aku’nun hakimiyeti altındaki geleceğe giden onurlu samurayımız Jack’in kendi zamanına dönmek ve Aku’yu yok etmek için verdiği mücadelelerin konu alan Samurai Jack,i orijinal olarak 2001 – 2004 yılları arasında 52 bölüm ve 4 sezon olarak yayımlanmış bir çizgi filmdir. Bölümler Romen rakamları numaralandırılmıştır. Son bölüm olan 52. Bölüm Romen rakamıyla “LII” şeklinde gösterilirken 50 yıl sonrasını anlatan 5. Sezonun bu ilk bölümü ise 92’ye tekabül eden “XCII” şeklinde gösterilmiştir. Demek ki 50 sene sonrası için bir 40 bölüm atlamak gerekiyormuş. ^^ Bunun dışında Samurai Jack 4 Emmy Ödülü’nün ve devam edip etmediği hakkında fikir sahibi olmadığım bir çizgi romanın sahibidir.