Fairy Tail 467 İncelemesi
Fairy Tail 467. Bölüm İncelemesi
Geçtiğimiz bölümü hatırlarsanız Marin tarafından öldürülmek üzere olan Brandish paneliyle son vermiştik hikayeye. Her ne kadar Brandish‘in ölmeyeceğinden neredeyse emin de olsam, ister istemez bir beklenti oluşmuştu ve Fairy Tail 467‘yi fazlasıyla heyecanlı bir şekilde elime aldım.
Savaş Fiore topraklarında hızlanırken, Mermaid Heel ve Lamia Scale‘ı savaşırken görüyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla Fairy Tail üyeleri yokken, diğer büyücü grupları boş durmamış ve kendilerini fazlasıyla geliştirmiş! Ama Spriggan 12 için yeterli olacak mı, bunu zaman içinde göreceğiz.
Bir yandan savaş devam ederken, diğer yandan Wahl Icht doğrudan saldırıya geçiyor. Machias ırkına mensup olan Wahl Icht‘in daha önce farklı saldırılarını görmüştük. Şimdi de roket saldırısını gördük. Eh, Spriggan 12 bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Ayrıca, Machias ırkıyla ilgili teoride bulunursam, Wahl Icht tarafından daha da fazla mekanik daha da fazla mekanize saldırılara tanık olacağız diye düşünüyorum.
Bu bölümde beni en çok heyecanlandıran panel oldu sanırım Kagura Mikazuchi‘nin savaşa girişi.
Erza gibi kılıç kullanıcısı olan Kagura, Wahl Icht‘in roketlerini kolay bir şekilde yok etti. Ama burada bitmiyor! Ardından bizleri heyecanlandıran o karşılaşmayı gördük: Kagura‘nın karşısına Dimaria geldi! Benim dikkatimi çeken bir nokta ise Dimaria geldiğinde onun büyü gücü karşısında savaş alanındaki herkesin duraksaması oldu. Karşısında Kagura varken bile Brandish‘ten bahsetmesi de diğer bir ilgi çekici noktaydı. Dimaria‘nın kesinlikle aşırı bir takıntısı var Brandish‘e karşı. Savaşın gidişatı içinde bunu öğreneceğiz diye düşünüyorum, umuyorum.
Gördüğümüz gibi Spriggan 12 üyelerinin ezici bir gücü olduğunu hepimiz fark ettik. Hatta orduya gerek bile yokmuş neredeyse denebilir. Benim şu noktada tek isteğim, dengesiz bir şekilde hikayeyi ilerleten Mashima-sensei’nin nakama/Erza/Natsu üçlemesine bağlayıp koskoca Spriggan 12′yi tek panelde harcamamasıdır, böyle olmamalıdır, lütfen olmasın. (Yazar burada hafifçe ağladı.)
Tam Kagura/Dimaria heyecanını yaşarken, bir sonraki panelde Brandish’i görmek (en azından benim için) heyecanı arttırdı. (Brandish kalp ben.)
Brandish‘in ölmeyeceğini bir önceki bölümde söylemiştim. Tahminlerimde yanılmadım ve Brandish, Fairy Tail‘ın revirinde gözlerini açtı. Karşısında ise Lucy vardı. Artık Lucy‘nin bu aşırı naif ve iyimser tavrından bıkkınlık duyduğumu söylemem lazım. Brandish‘in hayatını Cana ile kurtarmaları tamam ama savaşta kimsenin ölmesini istemiyorum demesinin ardından beraber banyo yaptık, artık bağımız var nedir ya. Sinirlendim yemin ediyorum. Ne kadar saçma bir konuşmadır bu ya. Karşında savaş esiri var ve sen ona beraber duş yaptık diyorsun. Bu kadar saçma panelden sonra, üstüne yetmezmiş gibi bir de kelepçelerini çıkardılar. Nasıl savaş bu aklım almıyor. Mashima-sensei her seferinde güzel bir hikayeyi nasıl böyle korkunç bir hale sokuyor gerçekten inanamıyorum. Sonra Fairy Tail neden çok rerörerö.
Bu kadar “ilginç” paneli okuduktan sonra, sonunda kaç bölümdür yaratılan beklentinin açıklandığı noktaya ulaşıyoruz. Brandish, Layla ile olan ilişkisini anlatıyor bizlere. Öğrendiğimiz üzere asıl ilişki Brandish’in annesi ve Lucy‘nin annesi arasındaymış. Brandish‘in hikayesine göre (Brandish‘in nefretini düşününce bu hikayeye inandığını düşünüyorum) Layla, Grami‘yi öldürerek verdiği Aquarius anahtarını geri almış. Her ne kadar şu an için aksini kanıtlayacak bir durum olmasa da bu hikayedeki mantıksızlık resmen rahatsız edici boyutlara ulaşıyor. Ama çok fazla sorgulamıyorum, birkaç bölüm sonra öğreniriz diyerekten kendimi tutuyor ve bir sonraki panele ilerliyorum.
Şu noktada aklıma gelen ilk düşünce, Layla‘nın anahtarı geri almasının sebebinin Zeref‘in planı olduğunu düşünüyorum. Bildiğimiz gibi Zeref’in planını gerçekleştirenlerden biriydi Layla. Ancak, gerçekten bu anahtarı nasıl geri aldığını ise zaman gösterecek.
Lucy bir kez daha saflığının kurbanı oluyor ve Brandish üstüne atlayarak onu boğmaya başlıyor. Saf intikam duygularıyla hareket eden Brandish‘in gerçekten Lucy‘yi öldürebileceğini hiç düşünmedim. Kendisinin de söylediği gibi Lucy’ye karşı özel olarak bir kin beslemiyor. Sadece annesini kaybetmiş olmanın acısını çıkaracak birini arıyor. Sonucun ne olduğunu göremeden dışarıdan müdahale gelerek Lucy kurtuldu! Neler olduğunu görebilseydik en azından daha heyecanlı olurdu diye düşünmeden edemedim.
Aquarius -görünen o ki- kendi kendine ve anahtarı olmadığı halde Lucy‘nin yardımına geldi ve onun hayatını kurtardı. İşin ilginç yanı da sanki tüm bu konuşmaları duymuş gibi. Lucy, Tartaros Arc‘ında anahtarını kırmıştı Aquarius’un hatırlarsanız. Anahtarsız, çağrılmadan ve tüm konuşmalardan haberdar olarak gelen Aquarius hikayenin sınırlarını zorladı resmen.
Fairy Tail 467 tam bir hayal kırıklığı olarak karşımıza gelmiş. Sayısız açık noktası, yakaladığı hızı ve heyecanı bir anda bitirmesi ve mantıksız panelleriyle okuyucusunu tatmin etmekten çok uzak. Mashima-sensei’nin neler düşündüğü bilinmez ama her zaman olduğu gibi harika bir hikayeyi adım adım korkunç bir şekle sokuyor gibi gözüküyor! Fairy Tail 467. bölüm ile keyifleri kaçırıyor!