One Piece 806 İnceleme
One Piece Manga 806. Bölüm İncelemesi
One Piece‘in 805. bölümünden sonra, yeni bölümü elime aldığımda istemez istemez biraz şüpheli ve çekimser duygular içindeydim. Ancak, 806. bölümün sadece kapak sayfasına bakmak yetti ve beklenti ve heyecan hissi fazlasıyla geri döndü!
Oda-sensei‘nin bu kapakla aklımızı bulandırdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Hikayenin başladığı yer olan Fushia Köyü‘nü hepimiz biliyoruz doğal olarak. Kapak sayfası da Fushia Köyü‘nden bir anı olarak karşımıza çıktı. Sadece tek bir panelde o kadar çok üzerinde düşünülecek şey var ki. İlk olarak o çocuk kimin çocuğu? Annesi tabii ki Makino. Hatta 614. bölümü hatırlarsak, onun da kapağında Makino ve kucağında bebeği vardı. Buradaki soru; babası kim?
Luffy, Ace ve Sabo‘yu düşündüğümde ister istemez Luffy‘yi eledim. Çocuğun saç rengi belli ki sarı veya sarı tonlarında. Sabo‘nun şapkasının da orada olduğunu düşününce bir an “Acaba?” dedim. Makino‘nun da koyu renk saçlara sahip olduğunu düşününce Ace ihtimalini de eledim ama bir yandan da (bana mı öyle geliyor emin olamadım) bebeğin yüzü sanki Ace‘in çocukluğuna benziyor. Ama bizim üçlü ve Makino arasındaki yaş farkını düşününce çocuğun babasının başka biri olma ihtimali daha güçlendi. Ama Oda-sensei‘yi düşününce her şey mümkündür diyorum.
Diğer bir ihtimal olarak aklıma Shanks geldi. Shanks gelmesinin sebebi saç renginden çok Makino‘nun parmağındaki yüzük oldu. Ayrıca Shanks‘ın saçları da kızıl bildiğimiz gibi, diğerleri kadar koyu değil. Hem belli ki Makino evlenmiş. Nedense evliliği dahil edince Shanks daha bir mantıklı geldi ya da ben fazlasıyla romantik bakıyorum emin olamadım. Ayrıca the Worst Generation‘ın Shanks‘ın peşinde olduğunu düşününce sanki yeni bir ölüm habercisi mi bu diye de düşünüyorum.
Bu kadar teoriden sonra 806. bölüme hızlı bir şekilde giriş yapıyoruz. Zou‘da ilerlemeye devam eden Straw Hat üyeleri, Volkanik Yağmur ile karşılaşıyor. Eh, bildiğimiz yağmurlara benzemiyor açıkçası. Volkanik adı verildiğine bakmayın, aslında Zou (yani fil) kendini ıslatıyor hortumuyla. Tabii o büyüklükteki bir filin ne kadar su püskürttüğüne girmiyorum bile. Tüm şehir sel altında kalsa da, the Mink Tribe ve adanın ekosistemi bu duruma iyi şekilde uyum sağlamış durumda. Robin‘in düşünce paneline girmiyorum, girsem de çıkmamam sanırım. (Robin kalp ben.)
Aynı anda, daha önce aşağı düşen samuraylarımız, ninjayla beraber yeniden tırmanmaya başlamış durumda. Bu sefer Kanjuro, kedi çizmiş! Robin görse neler düşünürdü acaba. Samuraylarımız gerçekten korkunç bir şansa sahip. Şimdi de volkanik yağmurun oluşturduğu sele kapıldılar!
Her ne kadar Zoro, Tra-guy ve diğerleri Luffy ile buluşsa da burada üzerinde durmamız gereken nokta buluşma değil, Wanda‘nın anlattıkları olmalı. Hatta bu olayların Sanji’nin durumuyla yakından ilgili diye düşünüyorum.
Bildiğiniz gibi Jack daha önce karşımıza çıktı. 801. bölümde Doflamingo‘nun peşinde, onu kurtarmaya çalışıyordu. Ama görünen o ki, Jack ilk olarak Zou‘ya uğramış ve bir şeylerin peşinde. Aradığı neyse, the Mink Tribe‘a işkence yapmış hatta koskoca şehri yerle bir etmiş. Wanda ciddi bir şekilde anlatırken, Luffy‘nin yüz ifadesini görmem olayın ciddiyetini benim için bitirdi birazcık. Nasıl bir ifade öyle o ya hala gülüyorum. Konuyu dağıtmışken devam edelim o zaman. Carrot ultra şirin haliyle Luffy‘yi ısırıyor. Oda-sensei duy sesimizi ve Carrot yeni nakamamız olsun!
Tekrar ciddileşirsek, önceki bölümlerde Jack‘in kendine olan aşırı güvenini görmüştük. Eh, bu güvenin bir temeli varmış demek çok da yanlış olmaz. Wanda‘nın verdiği bilgiye göre Jack dediği gibi Doflamingo’yu kurtarmaya çalışmış ve Fujitora ve Sengoku’ya rağmen 2 gemiyi batırmayı başarabilmiş. Ayrıca, her ne kadar Jack‘in öldüğü söylense de daha onun oynayacak rolü olduğunu düşünüyorum.
Straw Hat ekibi bir araya geldiğinde, Wanda ekibimizi tanıtıyor ve hem saklı olan the Mink Tribe ortaya çıkıyor hem de Straw Hat için şölen hazırlıkları başlıyor. Bu durumdan çıkarılabilecek en basit sonuç, daha önce oraya gelen Sanji, Brook, Nami ve Chopper the Mink Tribe için onların güvenini kazanacak işler yapmış demek oluyor.
Uzun bir aradan sonra Nami ve Chopper, ekimibize geri dönüyor! Ama önce Wanda‘nın Luffy‘ye inceden yürümesinin gözlerden kaçmadığını söylemek istiyorum. O neydi öyle ya? Diğer bir dikkat çekici nokta ise Nami‘nin kıyafeti oldu. Ultra seksi kıyafetin bir anlamı vardır diye düşünmek istiyorum. Wanda‘nın Nami‘nin kıyafetlerini giymesinin açıklamasını önümüzdeki bölümlerde bekliyorum ama yine de sormak istiyorum; Oda-sensei neler geçiyor aklından?
Beklediğimiz mutlu kavuşma anı ise ne yazık ki gerçekleşmedi. “Üzgünüm” diyerek Luffy’nin boynuna atlayan Nami, tam Sanji‘ye olanları açıklayacakken, bölümümüz sona erdi. Oda-sensei ucuz bir şekilde bölümü bitirse de istenen etkiyi yarattığını düşünüyorum.
Bir önceki panelde Wanda‘nın yüz ifadesine ve daha sonra Nami‘ye baktığımız zaman (ve tabii ki Wanda‘nın daha önce ekibimize yol arkadaşlarının ölümüyle ilgili söylediklerini de hatırlarsak) en kötü sonuç ortaya çıkıyor ve Sanji gerçekten öldü mü sorusu insanın aklını kaplıyor. İhtimallerden biri bu olsa da, Sanji‘nin öldüğünü düşünmüyorum açıkçası. Jack‘e geri dönüyorum ve the Mink Tribe‘ın ekibimizi sevmesinin sebebini Sanji ve diğerlerinin Jack ile savaşmasına bağlıyorum. Ancak, Jack’in gücü hiç göz ardı edilir gibi değil öğrendiğimiz üzere. Bu noktada duraksamak istiyorum. Aklıma gelen birkaç ihtimal var. Bunlardan bir tanesi Sanji ve Brook‘un Jack ile gitmiş olması. İkincisi ise, tüm bu durumun bir şekilde herkesin “Ölü veya Diri” aranırken, Sanji‘nin sadece “Diri” olarak aranmasıyla alakalı olduğu. Son olarak, ortada gerçek anlamda bir aldatmaca olabilir ve tüm bu kıyafet değişikliği, Wanda‘nın dedikleri ekibimizi Jack‘in elinden kurtarmak için yapılmış bir şaşırtma olabilir. Konu One Piece olunca hiçbir şeyden emin olamıyoruz.
Oda-sensei, ilk sayfadan itibaren sayısız soru işareti oluşturuyor ve tüm bölüm boyunca bu beklenti durumunu koruyarak hikayeye son veriyor. One Piece 806. bölümüyle, heyecanını geri kazanırken, bizlerin kafasında oluşturduğu sayısız teori ile başarılı bir şekilde karşımıza geliyor. Her ne kadar Oda-sensei biraz basite kaçarak bölümü bitirse de, bir önceki bölümün sıradanlığından sonra, okuyucuları fazlasıyla tatmin eden bir bölümü bizlere sunduğunu düşünüyorum.