Shingeki no Bahamut: Genesis
Sıcak Sıcak
Shingeki no Bahamut: Genesis
Diğer İsimleri: Rage of Bahamut: Genesis, 神撃のバハムート GENESIS
Tür: Fantastik, Aksiyon, Büyü
Yayımlanma Tarihi: 06.10.2014
Yönetmen: Keiichi Satou (Tiger & Bunny, Saint Seiya: Legend of Sanctuary)
Firma/Stüdyo: MAPPA (Zankyou no Terror, Hajime no Ippo: Rising, Sakamichi no Apollon…)
Müzik: Yoshihiro Ike (Karas, Tiger & Bunny, Ergo Proxy…)
Başlıca Seiyuular: Go Inoue (Kaisar), Hiroyuki Yoshino (Favaro), Risa Shimizu (Amira)
Açılış: EXiSTENCE – SiM
Ekim ayında pek çok yeni anime serisi başladığından tatlı bir heyecan sarar ekibimizi. Bir taraftan ürettiğimiz diğer içeriklere devam ederken, bir taraftan da yeni başlayan anime serileri hakkındaki ilk izlenimlerimizi geciktirmeden, sıcağı sıcağına okurlarımıza aktarabilmek için daha animeler başlamadan herkesin isteği doğrultusunda kimin ne zaman neyi yazacağını aramızda belirleriz. Bu ayın animeleri arasında benim en çok hakkında yazmak istediğim ise şu an okuduğunuz Shingeki no Bahamut: Genesis’ten başka bir anime değildi. Evet, diğer pek çok ismin arasında genel olarak pek beklenen bir anime olduğunu söyleyemeyiz. Bu yüzden sevgili editörlerimizden Katze neden bu animeyi öncelikli olarak seçtiğimi sormuştu. Ben de sevdiğim animelerden Berserk ve Karas’tan önemli isimlerin bulunmasının dışında, artık farklı bir şeyler izlemek istediğimi söylemiştim. Tiger & Bunny’den tanıdığımız animenin yönetmeni Keiichi Satou da neden bu animeyi seçtiğini aynı şekilde açıklıyor:
“Şimdiye dek hiç yapmadığım farklı bir şey yapmak istedim, hiç görülmemiş şeyleri göstermek istedim.”
Öncelikle bu animeye baştan ilgi duymayacakları bir ayıralım. Eğer yukarıdaki erkek ana karakterlerin görüntülerine bakıp “Bu dudaklar, bu kirpikler ne böyle? Kadın gibi görünüyorlar, ne olursa olsun böyle anime hayatta izlemem!” diyorsanız ve fantastik türe ilgi duymuyorsanız, CG animasyonları itici buluyorsanız yazının devamını okumanıza gerek yok; seriyi izlemeyin. Onca anime arasında mutlaka size daha çok hitap eden seriler bulacaksınızdır. Peki diğer anime severler ve fantastik türü sevenler neden izlemeli? Bu soruyla birlikte biraz detaylara girelim.
Oyunlardan, Filmlerden ve Diğer Yapımlardan İnanılmaz Benzerlikler
CG animasyonlarla hazırlanmış ilk sahnelerde insanlar, şeytanlar ve tanrılar farklılıklarının üstesinden gelerek, diğer yaşamları tehdit eden, animelerde pek de görmeye alışık olmadığımız devasa Bahamut’a karşı güçlerini birleştiriyorlar ve büyük bir savaşın ardından güç bela Bahamut’u mühürlemeyi başarıyorlar. Animenin başında hemen aklıma, fazlasıyla benzer olan Final Fantasy XIV videosundaki Bahamut savaşı geldi. (Elbette bu animasyon kalitesinde bir anime TV serisi görmek hayal) Shingeki no Bahamut: Genesis’in başındaki bu büyük savaş çok hızlı geçilmiş, umarım daha sonra detaylarını görebiliriz. Bu savaş sahnesinin ardından 2000 yıl sonrasına geçiyor seri ve ana karakterlerimizi upuzun yüksek bir köprünün üzerinde at koştururken görüyoruz. Daha birkaç saniye önce “Final Fantasy XIV” demiştim, bu sahne de Shadow of the Colossus dedirtti. Hemen ardından karakterlerin adlarının yazdığı sahnede “Bu sahne hangi filmde vardı?” diye filmin adını düşünürken, hemen sonrasında dev tekerleğin üstündeki kılıç savaşında ise “Yok artık, şimdi de Pirates of the Caribbean mi?” dedim kendi kendime. Daha animenin ilk 5 dakikasında buraya kadar saydıklarımın hepsi. Yanlış anlaşılmasın, oradan buradan olmadık şekilde çakmışlar demiyorum, tersine nasıl başarmışlarsa çok güzel bir bütünün parçası olmuş bu tip sahneler. Berserk anime filmlerinin animasyon direktörü bu Shingeki no Bahamut: Genesis’in de Animasyon Direktörü olduğu için bazı yerlerde Berserk’ten bir şey görmeniz doğal, bazı yerlerde ise sanki bir Disney yapımı havası var. O kadar çok şeyden esinlenme ve benzerlikler görülüyor ki ve bunların olumlu tarafları bir araya gelince ortada bir taklit değil, tamamen özgün ve bir yapım dikkat çekiyor ki başarması çok güç bir şey bu. Bu yönden hem çok beğendim, hem de çok şaşırdım. Bazılarının belki de kaçırdığı bu tip şeyleri sizlerle paylaşmak istedim. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum.
Fantastik Türün Hakkını Veren Bir Evren
Eserin orijinali aslında Cygames’in 2012 yılında piyasaya çıkardığı mobil kart oyunu. Seride böylesine bir evren varken neyse ki sadece mobil kart oyunuyla sınırlı kalmamış. Böyle bir oyundan çok, sanki fantastik bir romanın uyarlaması hissini yaşattı anime bana. Animelere ilgi duymayan ama fantastik edebiyata ilgi duyanların dahi izleyebileceği bir seri olmuş. Diğer çoğu animede kendini hissettiren Japon kültürü ağırlığı yok. Bu özgün ve fantastik evrende aksiyon hiç eksilmiyor, durağan bir hal almadığından sıkılmaya da pek fırsat olmuyor. Sürekli bir gizem hakim, her an her şey olabilecek gibi. Ancak eğlence eksik olmasın, tempoyu hiç düşürmeyelim derken senaryonun detayları da aktarılmıyor, bazı sahneler hızlıca geçiyor. Yavaş ilerlese sıkıcı olurdu, çok fazla detaya girse izleyicinin hayal gücünü perdelerdi ama ilk bölüm itibariyle senaryo pek oturmuş değil. İlerleyen bölümlerde animenin dünyasındaki bu potansiyeli ne kadar iyi kullanabilecekleri bir merak konusu. Örneğin yönetmen Keiichi Satou, Bahamut’u sadece bir yaratık olarak aktarmak istemediğini belirtiyor. İstediklerini ne kadar iyi aktarabildiğini göreceğiz.
Erkek ana karakterler Kaisar Lidfort ve Favaro Leone, kelle avcısı olarak geçimini sağlayan, maceradan maceraya koşan tipler. Kellelerine ödül koyulan tipler de doğal olarak belalı tipler olduklarından başları beladan kurtulmuyor bu ikilinin. Kılıcın ve büyünün hakim olduğu bu evrende büyüyle çeşitli yaratıklar çağrıldığını, karakterlerin dönüşüm gerçekleştirebildiğini görüyoruz. Kaisar Lidfort ve Favaro Leone’nin arasında devamlı bir çekişme var, çok iyi anlaşabildikleri söylenemez. Bu da daha eğlenceli bir ikili yapıyor onları. Animelerde genellikle başroldeki kadın karakter ortaya çıkınca işin rengi değişir. Burada da aynı durum geçerli. Gizemli kadın Amira kendini gösterince olaylar farklı bir hal alıyor, çapkın Favaro’nun tam anlamıyla şekli şemali değişiyor.
Başta seriye adını veren Bahamut’un görüldüğü sahneler olmak üzere CG animasyonlar hemen kendini belli ediyor. CG aslında kötü bir şey değil ama bunu Karas gibi düzgün kullanabilen animeleri pek göremediğimizden, genellikle animelerde kullanılan CG animasyonlar kalitesiz olduğundan anime dünyası açısından olumsuz bir çağrışım yapıyor ilk başta. Animasyon kalitesi olarak Shingeki no Bahamut: Genesis mükemmel bir seviyede değil ancak bu tarz animelerin genel olarak ötesinde bir kalitede. Hatta CG animasyon karşıtı biri değilseniz ilgi çekici durabiliyor. Bence Bahamut’un görkemli ve korkutucu görünmesini sağlamış. Hem çok renkli bir dünya, hem de karanlık bir dünya var. İkisinin bir arada olması ayrı bir tat olmuş. Yoshihiro Ike’nin müzikleri tıpkı Karas’ta olduğu gibi atmosferi destekliyor. İlk bölümde açılış yer almasa da ileriki bölümlerde animenin tanıtım videolarında yer alan ünlü J-rock grubu SiM’i görecek olmak J-rock ve metal müzik severleri memnun edebilir.
Shingeki no Bahamut: Genesis çok geniş kitlelere hitap edebilecek bir anime serisi olmadığından ve bu dönemde beklenen pek çok anime başladığından, ilerleyen zamanlarda çıtasını daha yükseltse bile hak ettiği ilgiyi görmeyebilir. Hele Türkiye’de çoğunluğun hep aynı tarz şeyleri beğendiği düşünülürse hayran kitlesi oluşturmak açısından işi daha da zor. Açıkçası bu anime serisinin sürprizlerle dolu olabilecek bir sonraki bölümünü, her ne kadar çok iyi olsa da artık senaryosunu ezberlediğim Fate/stay night: Unlimited Blade Works‘ten ve devam serisi olan Psycho-Pass 2’den daha büyük merakla bekleyeceğim. Siz de artık yeni bir şeyler izlemek isteyenlerdenseniz, neden bu tip fantastik eserlerin düzgün bir şekilde animelerde yeteri kadar yer almadığından şikayet ediyorsanız kapıları aralanan bu fantastik evrene adımınızı atın.