Hachiko: Sevgi ve Sadakatin Hikayesi
İnsanın insana gösteremediği bağlılığı, bütün umutlarını bir adama yerleştirmişti Hachiko…
10 yıl geçti… 10 yıl boyunca Shibuya çok karanlıktı, soğuktu sahip. Adımı seslenişini, başımı okşamanı, trenden indiğin o anı, yüzünü, kokunu özledim. Ben seni çok özledim sahip. Beraber geçtiğimiz yollardan yürüdüm her gün. Seni sabah nasıl uğurladıysam ve akşam nasıl beklediysem aynı saatlere uyarak istasyona geldim. Öyle ki trenden inen yolcuları gördüğümde vücudum istemsizce her seferinde dimdik bir hal aldı ve kalp atışlarım onları duyabileceğim kadar arttı. Şimdi karşımdasın… Bu bir rüya mı sahip? Çünkü gözlerim yavaşça kapanıyor ve kapandıkça, sen karşımda daha çok belirginleşiyorsun. Her yer ne kadar da aydınlık… Karanlığın ardından kiraz çiçekleri, yeşillik ve bu koku… Artık tamamen kapadım gözlerimi. Bana gülümseyerek koşuyorsun sahip. Trenin ne kadar da geç geldi, sen de çok beklemiş olmalısın. Bana sarıl sahip, ben sadece sadık bir köpek değilim. Ben seni özleyen, yıllardır bu anı bekleyen, yaşlansa da seni hep aynı seven dostunum. Şimdi sesini de duyabiliyorum, ne kadar da güzel Hachiko diyorsun…
Hachiko, kökeni Japonya olan bir bekçi köpeği, diğer adıyla bir Akita’dır. 1923 yılında Odate’de doğan Hachiko, bir yıl sonra gerçek hikâyesinin başlamasına neden olan adamla tanışacak ve onunla Tokyo’ya gidecektir. Tokyo Üniversitesi’nde görev yapan Profesör Hidesaburo Ueno, gördüğü ilk andan itibaren bu sevimli köpeği çok sevmiştir. Hachiko da aynı sevgiyle sahibine bağlanmış, sadece onunla olmak istemiştir ve ikili, bir yıl gibi kısa bir zamanda çok iyi dost olmuştur. Hachiko, sabahları sahibine, Shibuya istasyonuna kadar eşlik etmekte ve akşamları da dönüş saatinde tekrar gelerek onu karşılamaktadır. Sahibine bu kadar sadık ve sevgi dolu olan bu köpek onun dönüş saatlerini bile hesaplamıştır. İlk başta bu duruma şaşıran profesör buna zamanla alışmış hatta trenden indiğinde o da Hachiko’yu görmek istemiştir.
1925 yılının o akşamı yine istasyona gelen Hachiko, trenden inen yolcuları dikkatle izleyerek sahibini bulmaya çalışıyordu. Beklemişti hem de çok beklemişti, ne kadar uzun bir akşamdı onun için. Bilmiyordu 10 yıl daha böyle akşamlar geçireceğini bilmiyordu. Çok sevdiği sahibi kalp krizi geçirmiş ve ölmüştü. Artık ne uçuşan kiraz çiçekleri ne sonbahar ne de kar taneleri umurunda değildi, onun için sadece mevsimler geçiyordu. Bir yıl onun için çok mutlu geçmişti, ona bu mutluluğu veren insanı beklemek hiç de zor gelmiyordu.
Kimsenin yanında yaşamak istememişti Hachiko. Uğradığı tek yer Shibuya istasyonu olmuştu. Trenin yolcuları zamanla onu tanımış, onun hikâyesi etrafta dolanmaya başlamıştı. 1934 yılında sadakatin simgesi olan Hachiko’nun heykeli (1948 yılında yeni bir heykel dikilmiştir.) istasyona dikilmişti. 10 yıllık bir bekleyişin ardından Hachiko, 1935 yılında ölmüştü. Halkın büyük sevgisini kazanan Hachiko, insanlara sevgiyi, sadakati ve bağlılığı öğretmişti. Ölümü insanları üzmüştü ancak onlara büyük bir şey de göstermişti. İnsanın insana gösteremediği bağlılığı, bütün umutlarını bir adama yerleştirmişti Hachiko. İlk kez bu kadar çok sevilmişti ve sahibini karşılıksız sevmişti.
Hachiko her 8 Mart’ta Japonya’ da anılmaktadır. Hachiko ölümünün ardından gömülmemiş, doldurulduktan sonra Japonya’nın Ulusal Bilim Müzesi’nde yer almıştır. Heykeli yeterli bulmayan Japonlar belki de Hachiko’nun sonsuz bekleyişini böyle simgelemek istemişlerdir.
Hachiko’nun hikayesi zamanla kitaplara ve filmlere de konu olmuştur. 1987 Japon yapımı olan Hachiko Monogatari ve 2009 Amerikan yapımı olan Hachi: A Dog’s Tale filmleri bunlardan biridir.
Hachiko Monogatari’den duygulu bir sahne:
Sevimli dostlarımız sadece yemek, sadece su istemiyorlar onlar en çok sevgi istiyorlar. Onlara zarar vermek yerine, canlı olduklarını, onların da duyguları olduğunu unutmayalım. Onları çok sevelim, çünkü onlar bizi karşılık beklemeden seven tek varlıklar.